karaciğer kanseri tedavisinde son gelişmeler

Karaciğer kanseri tedavisinde ‘Mikrodalga Ablasyon’ yöntemi Karaciğer ve böbrek tümörlerinin klasik tedavilerin dışında ablasyon tedavilerinin de olduğunu belirten Radyoloji ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Dr. Karaciğerkanseri hastalarının %70-80’i ise hastalıkları çok ilerlemiş olduğundan ve/veya karaciğer fonksiyonları çok zayıflamış olduğundan cerrahi için uygun değildir. Cerrahi ile enfeksiyon, kanama, solunum ve kardiak problemler gibi komplikasyonlar oluşabilir. Hastaların %2-6’sı karaciğer kanseri cerrahisi sonucu ölür. Karaciğer kanseri tedavisinde Türkiye'de bir ilk. Organ nakli şansı bulunmayan ve daha önce gördüğü kemoterapiden yanıt alamayan Sevil Erçin’in karaciğeri çıkarılıp tümörden Son yıllarda karaciğer kanseri tedavisinde teknolojik gelişmeler olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Cantaşdemir, ''Cerrahi tedaviye uygun olmayan ya da ilaç tedavisine cevap vermeyen karaciğer kanserlerinde artık yeni teknolojik tedavi yöntemleri mevcut. Dünyada ilk kez karaciğer kanseri tedavisinde uygulanacak yöntemle ilgili bilgi veren Maltepe Üniversitesi Kanser ve Kök Hücre Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ranan Gülhan Aktaş, çeşitli üniversitelerden onkolog, biyolog, genetikçi, bilgisayar mühendisi, uzman ve öğrencilerin yer aldığı büyük bir ekibin projeye dahil edildiğini söyledi. 2014 yılında kurulan Site De Rencontre Gratuit Dans Le Monde Entier. Önlenebilir kanserler arasında yer alan kolon kanserinin yeni tanı ve tedavi yöntemlerinde her geçen gün önemli gelişmeler yaşanıyor. Son dönemde gelişen teknolojiyle birlikte tedavilerde sıklıkla kullanılmaya başlanan robotik cerrahi sayesinde, hastanın iyileşme süresi kısalıyor, yaşam kalitesi yükseliyor ve hastalığın tekrarlama riski de azalıyor. 08 Ağustos 2022 Pazartesi 1826 Önlenebilir kanserler arasında yer alan kolon kanserinin yeni tanı ve tedavi yöntemlerinde her geçen gün önemli gelişmeler yaşanıyor. Son dönemde gelişen teknolojiyle birlikte tedavilerde sıklıkla kullanılmaya başlanan robotik cerrahi sayesinde, hastanın iyileşme süresi kısalıyor, yaşam kalitesi yükseliyor ve hastalığın tekrarlama riski de azalıyor. Memorial Şişli Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. İlknur Erenler Bayraktar, kolon kanserinin tedavisinde modern cerrahi yöntemleri ve robotik cerrahi hakkında bilgi verdi. Kolon kanseri, sindirim sisteminin ince bağırsaktan sonra gelen kısmı olan kalın bağırsakta başlayan kanser türüdür. Tipik olarak ileri yaştaki kişileri etkileyen kolon kanseri gençlerde de görülebilir. Kolonun içinde oluşan polip olarak adlandırılan iyi huylu hücre kümeleriyle başlayan sorun zamanla kolon kanserine dönebilir. Poliplerin kansere dönmeden önce tespit edilip çıkarılması kolon kanserini önlemeye yardımcı olmaktadır. Eğer kolon kanseri gelişirse cerrahi, radyasyon tedavisi, kemoterapi, hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapi gibi pek çok tedavi süreci hastayı beklemektedir. İŞLENMİŞ GIDALAR KOLON KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR Her yaşta görülebilen bu kanser türünde bağırsakta poliplerin olması, ailede kolorektal kanser hastalarının bulunması, bazı genetik bozukluklar, kadınlarda yumurtalık-meme veya kanser hikayesinin olması, işlenmiş-hayvansal gıdaların çok tüketilmesi riski arttıran faktörlerdir. 45 YAŞ ÜSTÜ BİREYLERİN TARANMASI GEREKİYOR Kolorektal kanserleri risk faktörlerini bilerek önlemek mümkün olabilmektedir. Örneğin yaş büyük bir risk faktörüdür. Kolorektal kanserler her yaşta görülebilir ancak çoğu kolorektal kanser hastası 45 yaşın üzerindedir. Bu nedenle 45 yaş üstü bireylerin düzenli olarak tarama testlerini yaptırması hayati önem taşır. Kolon kanseri taramasında kullanılan yöntem kolonoskopidir. Kolonoskopi ile tüm kalın bağırsak incelenir. Polipler alınabilir, tümör veya iltihap şüpheli alanlardan kolonoskopi ile biyopsi alınarak tanı konulabilir. AÇIKLANAMAYAN KİLO KAYBINI ÖNEMSEYİN Kolon kanseri belirtileri hastalığın ilk evrelerinde görülmeyebilir. Belirtiler kanserin bağırsaktaki yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak değişebilmektedir. Bazı kolon kanseri belirtileri şöyle sıralanabilir 4 haftadan fazla süren kabız ya da ishal Dışkıda kan Karında kalıcı kramp veya gaz ağrısı Bağırsağın tamamen boşalmadığı hissi Zayıflık veya yorgunluk Açıklanamayan kilo kaybı Erkek hastalarda nedeni bilinmeyen kansızlık Kolon kanserinde hastanın genel durumu, kanserin evresi, kanserli bölümün bulunduğu yer değerlendirerek tedavi şekillenir. Cerrahi yöntemler, kemoterapi, radyoterapi tedavide kullanılır. Hastalığın evresine göre öncelik sırası değişir. Erken evrelerde cerrahi ile tedaviye başlarken, daha ileri evrelerde cerrahi öncesinde veya sonrasında kemoterapi ve radyoterapi de gerekebilir. Bazen de cerrahinin mümkün olmadığı durumlarda semptomları hafifletmek içinde kemoterapi ve radyoterapi kullanılır. Radyoterapi de ameliyat öncesinde tümörü küçültmek için kullanılır. Hedeflenen ilaç tedavisinde de kanser hücrelerinin büyümesini sağlayan mutasyonları hedef alınır. Kemoterapiyle ya da tek başına uygulanabilir. Bazı durumlarda palyatif bakım gerekebilir. Hastaya ilave katkı sağlar; hastanın ailesi ve doktorlarıyla birlikte çalışır. ROBOTİK CERRAHİ ÖNEMLİ AVANTAJLAR SAĞLIYOR Kolon kanseri ameliyatlarında cerrahi konfor ve hastanın hızlı iyileşmesinin sağlanması için robotik cerrahi yöntemi son yıllarda çokça kullanılmaktadır. Robotik cerrahide hastanın karın bölgesine birkaç küçük kesi açılır ve ameliyat bu kesilerden gerçekleştirilir. Ameliyatta bir cerrah robotun konsolunda, bir cerrah da hastanın yanında durur. Cerrah konsolun aracılığıyla bir elden daha fazla hareket kabiliyetine sahip olan robotik enstrümanlara iletip, kolonun kanserli kısmının çevre dokularla bağlantısını kestikten sonra kalan kısımlardan ayırarak vücuttan çıkarır. Kolonun ayrılan kısımlarını birleştirerek dışkıya yeni bir çıkış yolu sağladıktan sonra küçük kesiler kapatılarak operasyon sonlandırılır. Kolektomi sonrası kalıcı ya da geçici olarak dışkının bir torbaya boşaltılması gerekebilir. Operasyon sonrasında kesilerin küçük olması hastanın iyileşme süresini hızlandırır. SAĞLIKLI BESLENME VE EGZERSİZ ÇOK ÖNEMLİ Yaş kadar, beslenme alışkanlıkları da kolorektal kanserler üzerinde etkilidir. Lifli beslenme, kabızlığın önlenmesi, kolesterolün düşürülmesi, sindirim sisteminin iyileştirilmesinde önemli bir yere sahiptir. Bu sayede kolorektal kanserler başta olmak üzere birçok hastalıktan korunmak mümkündür. Bir de hareketsiz olan kişilerin kolon kanseri geliştirme olasılığı daha yüksektir. Düzenli fiziksel aktivite yapmak kolorektal kanseri riskini azaltabilir. Ayrıca obezite, sigara tüketimi, aşırı alkol tüketimi de kolorektal kanserin bir diğer ciddi risk faktörlerindendir. haber 92852 false Üye Girişi Son 20 yılda hepatosellüler kanserdeki değişiklikler, “Liver International” Dergisi’nde yayımlanan çarpıcı bir makale ile özetlenmiştir. Bu çalışmada 1986 - 1992 yılları arası ile 2006 – 2012 yılları arası tedavi edilen 1318 hepatosellüler kanser HCC hastası incelenmiştir. Bu iki dönemde gerek teknoloji gerekse tedavideki yeniliklerin hastalara getirdiği olumlu durumlar makalede tartışılmıştır. Hepatosellüler kanser, karaciğer kanserleri içinde en sık görülen ve doğası gereği yönetimi zor olan tümör çeşitlerinden birisidir. Hepatosellüler kanser dediğimizde ilk akla gelen Hepatit B virüsüdür. Çünkü dünyada hepatosellüler kanserlere neden olan faktörlere genel olarak baktığımızda neredeyse % 66’sı Hepatit B ilişkilidir. Her şeyden önce hepatosellüler kanserin % 66’sı Hepatit B ile ilişkili olduğuna göre, bu önlenebilir bir kanserle karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Bir başka deyişle, doğumdan itibaren Hepatit B virüsü aşıları düzgün takip edilirse neredeyse dünyada varolan hepatosellüler kanserlerin %70’e yakını ortadan kaldırılabilir. Son 20 yıla baktığımızda, karaciğer nakline kadar giden cerrahi tedavi yöntemleri dünyada kolay uygulanır hale gelmiştir. Bununla birlikte alkol enjeksiyonu, radyofrekans ablasyon tümörü yakarak yok etme işlemi ya da kriyoablasyon tümörü dondurarak yok etme işlemi gibi lokal ablatif tedavilerin ilave olması ciddi avantajlar sağlamıştır. Ayrıca, kemoterapi ile birlikte atardamardan tedaviler, özellikle tıkayıcı yani embolizan ajanların ve radyoaktif maddelerin başarıyla kullanılması bu hasta grubunda geçtiğimiz son 20 yılda tedaviye yönelik önemli değişikliklerdir. Bununla birlikte bilindiği üzere hedeflenmiş tedaviler son 10 yılda neredeyse tüm tümörlerde bir sağkalım artışına neden olmuştur. Ayrıca hepatosellüler kanserde sorafenib adlı hedeflenmiş ilaç, tedavide sağkalım farkı yaratmıştır. İleri evre veya ameliyatla çıkarılamayacak tümöre sahip karaciğer kanserleri hastalar için 2017 yılına kadar etkili ikinci basamak tedavi seçeneği bulunmuyordu. 2017'de önce regorafenib, sonra kanser immünoterapisi nivolumab FDA onayı alarak, sorafenib sonrası hastalar için yeni tedavi imkanları doğmuş oldu. Gelin şimdi hepatosellüler kanser tedavisinde son 20 yılda nelerin değiştiğini ve nelerin değişmesi gerektiğini özetleyelim 1 Hepatit B virüsünün 1986’dan 2012 yılına kadar hepatosellüler kansere neden olan en önemli etken olduğunu görüyoruz 1986 – 1992 % 2006 – 2012 % 66. Yani bu kanser türü önlenebilir bir hastalık olmasına rağmen 1986 - 1992 ve 2006 - 2012 yılları arasında Hepatit B’ye bağlı hepatoselüler kanser görülme sıklığının değişmediğini görüyoruz. Bu da ülkelerin bölgesel önleyici bir strateji konusunda yeterince bilinçli olmadığını ve bu nedenle de hiçbir değişikliğin meydana gelmediğini gösteriyor. 2 2006 - 2012 yılları arasına bakıldığında, erken evrede kanser tanısı konma oranının daha fazla olduğu görülüyor. 3 Cerrahi rezeksiyon oranlarına bakıldığında belirgin bir değişikliğin olmadığı gözüküyor. Ancak bununla birlikte 1986 - 1992 yılları arası transarteriyel kemoembolizasyon tedavileri fazlayken, 2006 – 2012 yılları arası daha çok lokal ablatif tedavilerin uygulandığı gözleniyor. Eskiden tümör damarlarını tıkayıcı tedaviler daha fazla kullanılırken, teknolojinin ilerlemesi ve dışarıdan ciltten karaciğer içine iğne ile girerek bir tür yakma yöntemi olan radyofrekans ablasyonun kullanımının belirgin olarak artışı söz konusu. Arteriyel kemoembolizyon uygulama oranı % iken, sonrasında lokal ablatif tedavi uygulamalarının oranı %55 olarak tespit edilmiş. Bu da teknolojinin olumlu yönde kullanımı olarak özetlenebilir. Transarteriyel tedavilere bakıldığında hem hasta hem de uygulayıcı için daha zor ve daha riskli yöntemler iken, bugün artık radyofrekans ablasyonun kullanımı çok daha pratik hale gelmiştir. Girişimsel radyoloji tarafından kolaylıkla tercih edilip uygulanabilmektedir. Bu da lokal ablatif tedavilerin bu yönde geliştiğini bize göstermektedir. 4 Çok önemli olan noktalardan birisi de, tüm bu gelişmelere bakıldığında 2006 ile 2012 yılları arası tedavi edilen hepatosellüler kanserli hastaların yaşam sürelerinin 1986 - 1992’ye nazaran belirgin olarak daha uzun olduğu yönündedir ortalama yaşam süresi 1986 – 1992 ay, 2006 – 2012 65 ay. Bu da gösteriyor ki en önemli değişikliklerden biri, uzun sağkalımın en temel belirleyicilerinden birisi olan kanserin erken evrede yakalanması ile yaşanmıştır. 20 yıllık sürece baktığımızda yaşam sürelerinin uzaması, karaciğer kanserinin erken evrede belirlenmesi ve tedavideki gelişmelerden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, Hepatit B virüsünün bu kansere % 66 oranında neden olmasının değişmemesi bizi hayal kırıklığına uğratmaktadır. Oysa, bu 20 yılda toplumun ve hekimlerin bilinçlendiğini, bilgiye daha kolay ulaşılabilir olduğunu ve insanların tıbbi durumları ile ilgili sorgulamaları daha ön planda yaptığını düşünürsek, Hepatit B oranında değişikliğin olmaması bizim için hayal kırıklığıdır. Bu da bize yeni bir hedefi ortaya koymaktadır; tedaviye mi yoksa koruyuculuğa mı önem vermeliyiz? Bu dengeyi sanırım iyi kurmalıyız. Sanki geçtiğimiz 20 yılda koruyucu yaklaşımlardan ziyade tedaviye odaklanmış gibi görünüyoruz. Oysa %66 oranında yok edilebilecek bir hastalıkta tüm ülkelerin stratejisi, tedavi araştırmaları için yapılan yatırımların bir o kadarı hatta belki daha da fazlası koruyuculuk üzerine olsa, daha başarılı sonuçlar elde edilebilir. Kaynak Yim SY, Seo YS, Jung CH. The management and prognosis of patients with hepatocellular carcinoma what has changed in 20 years? Liver Int. 2015 Sep BASINDA VE ÖNE ÇIKANLAR10 Haziran 202221Kanser Tedavisinde YeniliklerAmerikan Onkoloji Derneğin Kongresinde heyecan uyandıran çalışmalar yayınlandı. Kanser tedavisinde baş döndüren gelişmeler mevcut. Bu yazımda en önemli olanlarından, kanıt düzeyi yüksek ve günlük pratiği değiştirme oranı yüksek olanlardan kanserinde, enfortumab vedotinin uzun dönem sonuçları kemoterapiye daha iyi ve platin bazlı kemoterapi ve immünoterapi sonrası için bir seçenek olduğu kanıtlandı. Platin bazlı kemoterapi sonrası idame immünoterapi olarak avelumab sonuçları etkili ve hastaların %13 tedavi almaya devam ediyorKabozantinib+Atezolizumab ile sisplatine uygun olmayan hastalarda yaklaşık %30 yanıt elde edildi ve beklenen etkinlik gözlenmediMesane kanserinde HER2 molekülünü hedefleyen antikor ve sitotoksik kemoterapi kombinasyonu ile %60 varan yanıt oranları elde edildi. Bu yanıt oranı HER2 boyanmanın zayıf olduğu tümörlerde de olduğu gözlendi. Bu çalışmaların daha büyük hasta sonuçları ve uzun dönem takipleri merakla böbrek kanserinde oral mTOR inhibitörü evorlimus adjuvan vermenin ek faydası olmadığı saptandıOpere yüsekli riskli böbrek kanserlerinde adjuvan pemrolizumab uzun dönem sonuçları hastalıksız geçen süreyi uzattığını teyit ettiEvre IV prostat kanserinde LU-177 uzun dönem sonuçları kabazitaksel göre daha tolerable fakat sağkalım avantajı yokENZAMET çalışmasının uzun dönem sonuçları açıklandı ve enzulutamid alan evre IV hormon duyarlı hastaların %67 oranında 5 yılık takip süresine göre yaşadığı gösterildiMAGNITUDE çalışmasının genomik alt gruplandırmaya göre CDK12 mutasyonu hariç, tüm DNA repair mutasyonlarında Abireteron+niraparip kombinasyonun kastrasyona dirençli evre IV prostat kanserinde etkili olduğu kanserinde plazmada ctDNA negatif olan evre IIA pT3 pn0 kanserli hastaların %94 oranında hastalık nüksün gelişmediği ve bu hastaların adjuvan kemoterapi ihtiyacı olmadığı kanseri tanısı olan ve mikrosatellit instabilitesi olan hastalarda neoadjuvan dostarlimab adlı immünoterapi tedavisi alan 31 hastanın tamamında yanıt görüldü. Bir yılık takip süresince bu hastalar cerrahi, radyoterapi tedavi almadan hastalık yanıtı devam ettiği görüldü. Çok ses getiren bu çalışmanın daha uzun dönem takipleri ve daha büyük hasta grubundaki sonuçları merak ile kanserinde Trastuzumab Deruxtecan HER 2 +/++ pozitif olan ve daha önce tedavi görmüş hastalarda kemoterapiye göre belirgin daha iyi sonuç elde edildiği görüldü. Meme kanseri hastalarını yaklaşık %60 HER2 düşük grupta yer aldığı göz önüne alındığında tüm tedavi algoritmalarını değiştirecek gibi rezektable evre IIIA-B akciğer kanserinde 3 kür kemoterapi+nivolumab kombinasyonu ile hastaların yaklaşık %36 patolojik yanıt alındı ve akciğer kanserinde neoadjuvan immünoterapi+kemoterapi standart tedavi olmaya doğru yol alıyorEvre IV akciğer kanserinde PD-L1>%50 üzerinde olan hastalarda immünoterapi+kemoterapi kombinasyonu ile immünoterapiye göre numerik olarak daha uzun sağkalım, daha iyi yanıt oranı ve hastalıksız progresyon elde edildiği IV akciğer KRAS G12C mutasyonu olan kraniyal metastazlı hastalarda Adagrasib ile %32 yanıt oranı ve %80 hastalık kontrolü elde edildiği saptandı GÖRÜLME ORANI ARTIYOR AMA… HAYATTA KALIM SÜRESİ YÜKSELİYOR! Günümüzde hızla yaygınlaşan karaciğer ve pankreas kanserlerine; yanlış beslenme alışkanlıklarından sigaraya, hareketsiz yaşam tarzından diyabete dek birçok faktör zemin hazırlıyor. Hal böyle olunca, hayati organlarımız olan karaciğer ve pankreas sağlığında tehlike çanları da çalıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi’nde uluslararası katılımla bu yıl ilk kez gerçekleştirilen 1. Acıbadem Karaciğer ve Pankreas Forumu’nda karaciğer ve pankreas tümörlerinde artışa neden olan faktörler üzerinde durulurken tedavi yöntemlerinde en yeni gelişmeler de ele alındı. Acıbadem Altunizade / Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan toplantıda yaptığı konuşmada, günümüzde en ölümcül dördüncü kanser türü olan pankreas kanserinin erken teşhis ve multidisipliner yaklaşımla tedavi edilebilmesi sayesinde hastaların yaşam süresinin uzatılabildiğini vurguladı. Eskiden kanserli hücrelerin pankreas çevresindeki damarlara yayılmaları nedeniyle ameliyat etme şansı olmadığı düşünülen ve kemoterapi dışında tedavi alamayan hastaların büyük bir bölümüne günümüzde artık ön kemoterapi tedavisinden sonra başarılı bir şekilde cerrahi yöntem uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan “Genel cerrah, tıbbi onkoloji, gastroenteroloji, girişimsel radyoloji ve radyasyon onkolojisi uzmanlarının birlikte planlayacakları multidisipliner yaklaşımla günümüzde pankreas kanserinde tedavi şansı yükseliyor ve hastaların daha uzun süre yaşayabilmeleri sağlanabiliyor.” diye konuştu. 5 yıllık sağ kalım yüzde 40’lara yükseldi Sinsi bir kanser türü olan ve o yüzden genellikle ileri dönemlerde belirti veren pankreas kanseri tedavisinde son yıllarda gerek teknoloji gerekse tıptaki gelişmeler sayesinde dev adımlar atıldığını belirten Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, “Cerrahide geliştirilen teknikler ve yeni kemoterapi ilaçları sayesinde günümüzde hastaların yüzde 30-40’ında 5 yıllık sağ kalım sağlanabiliyor.” dedi. Pankreas kanserinde cerrahi yöntemin en etkin tedavi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güral Onur Ceyhan sözlerine şöyle devam etti “Ameliyatın ardından uygulanan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler de hastalığın tekrarlama riskini azaltarak tedaviden daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Tümörün çevreye yayılımı nedeniyle ameliyatın mümkün olmadığı hastalarda ise kemoterapi veya radio-kemo tedavisi MR Linac gibi ışınlarla tedavi yapabilen ileri teknoloji yöntemleri de tümörü küçülterek ameliyatla çıkartılabilir noktaya ulaştırabiliyor.” Karaciğer kanseri tedavisinde başarı oranı arttı Acıbadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Er konuşmasında, son yıllarda yaygınlaşan obezite ve diyabet nedeni ile karaciğer kanserinde hızlı bir artış yaşandığını, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığının da giderek artan sebepler arasında yer aldığını vurguladı. Günümüzde erken evre tedavide cerrahi müdahale yapıldığını, ileri evrelerde ise tümör özelliklerine göre moleküler tedavi ve immünoterapi sıralı bir şekilde ya da birlikte tedavi uygulandığını belirten Prof. Dr. Özlem Er, metastatik hastalıkta uzun dönem sağ kalımın multidisipliner tedavi ve kişiye özel yaklaşımla sağlanabildiğini söyledi. Prof. Dr. Özlem Er, hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapinin hepatit ve siroz zemininde gelişen karaciğer kanserlerinin tedavisinde başarıyı artırdığını vurguladı. Tümöre özel ışınlama yapılabiliyor Toplantıda konuşan Acıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Enis Özyar da, karaciğer ve pankreas tümörlerinde tedavi seçeneklerinden olan radyoterapide son yıllarda çok hızlı gelişmeler kaydedildiğini belirterek şöyle konuştu “Artık tümörler çevredeki sağlıklı dokulara zarar vermeden yüksek dozlarda tedavi edilebilmektedir. Klasik radyoterapiye göre birçok üstün özelliğe sahip olan MR Linac sayesinde hastalara çok daha etkili tedavi uygulanabilmektedir. Her radyoterapi seansından önce hedef tümörler hassas bir şekilde saptanabilmekte ve hastaya özel planlama yapılarak her tedavide hedefin hassas bir şeklide ışınlanması mümkün olurken, çevredeki normal dokulara zarar verilmesinin önüne geçilmektedir.” Yan etkiler büyük ölçüde azaldı Acıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Şengöz, karaciğer kanserinin tedavisinde öncelikle cerrahi yöntemin uygulanması gerektiğini ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda radyoterapi ve radyocerrahi yöntemlerinin uygulanabileceğini belirtti. Ameliyatla çıkarılamadığı halde bulunduğu yerde karaciğer kanserini yok edebilmenin kolay olmasa da günümüzde mümkün olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Meriç Şengöz “Radyasyonun hücreler üzerindeki tahrip edici etkisini doğru ve hassas bir şekilde çevredeki normal dokulara zarar vermeden yapabildiğimizde hastalığı yüksek oranda kontrol edebiliyoruz. Son yıllarda özellikle radyocerrahi yöntemleriyle başarılı sonuçlar alıyoruz. 3 boyutlu konformal radyoterapinin daha gelişmiş uygulamaları; en uygun görüntüleme yöntemleriyle birleştirildiğinde yan etkiler çok azalıyor buna karşılık tümörü yok edebilme başarısı artıyor. Farklı radyoterapi yöntemleriyle bu tümörlerin tedavisinde büyük adımlar atılabiliyor” diye konuştu. Erkeklerde daha sık görülüyor Acıbadem Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürhan Şişman da toplantıda yaptığı konuşmada safra yolları kanseri tanısı ve bu zeminde gelişen sarılık tedavisi hakkında bilgiler verdi. Safra yolları kanserlerinin, tüm gastrointestinal kanserler içinde yüzde 3’lük kısmı oluşturduğunu, bu kanser tipinin daha çok 50-70 yaş arasında ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Gürhan Şişman “Ancak bazı durumlarda 30-40 yaş arasında da görülebiliyor. Safra yolları kanserine çoğunlukla; enfeksiyonlar, safra taşları, genetik sendromlar, karaciğerin kronik hastalıkları, diyabet hastalığı, obezite ve AIDS yol açıyor. Son yıllarda radyolojik görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ile safra yolları kanserine erken tanı konulabilmektedir.” dedi. Günümüzde hızla yaygınlaşan karaciğer ve pankreas kanserlerine; yanlış beslenme alışkanlıklarından sigaraya, hareketsiz yaşam tarzından diyabete dek birçok faktör zemin hazırlıyor. Hal böyle olunca, hayati organlarımız olan karaciğer ve pankreas sağlığında tehlike çanları da çalıyor. Acıbadem Altunizade / Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan toplantıda yaptığı konuşmada, günümüzde en ölümcül dördüncü kanser türü olan pankreas kanserinin erken teşhis ve multidisipliner yaklaşımla tedavi edilebilmesi sayesinde hastaların yaşam süresinin uzatılabildiğini vurguladı. Eskiden kanserli hücrelerin pankreas çevresindeki damarlara yayılmaları nedeniyle ameliyat etme şansı olmadığı düşünülen ve kemoterapi dışında tedavi alamayan hastaların büyük bir bölümüne günümüzde artık ön kemoterapi tedavisinden sonra başarılı bir şekilde cerrahi yöntem uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan "Genel cerrah, tıbbi onkoloji, gastroenteroloji, girişimsel radyoloji ve radyasyon onkolojisi uzmanlarının birlikte planlayacakları multidisipliner yaklaşımla günümüzde pankreas kanserinde tedavi şansı yükseliyor ve hastaların daha uzun süre yaşayabilmeleri sağlanabiliyor." diye yıllık sağ kalım yüzde 40'lara yükseldiSinsi bir kanser türü olan ve o yüzden genellikle ileri dönemlerde belirti veren pankreas kanseri tedavisinde son yıllarda gerek teknoloji gerekse tıptaki gelişmeler sayesinde dev adımlar atıldığını belirten Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, "Cerrahide geliştirilen teknikler ve yeni kemoterapi ilaçları sayesinde günümüzde hastaların yüzde 30-40'ında 5 yıllık sağ kalım sağlanabiliyor." dedi. Pankreas kanserinde cerrahi yöntemin en etkin tedavi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güral Onur Ceyhan sözlerine şöyle devam etti "Ameliyatın ardından uygulanan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler de hastalığın tekrarlama riskini azaltarak tedaviden daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Tümörün çevreye yayılımı nedeniyle ameliyatın mümkün olmadığı hastalarda ise kemoterapi veya radio-kemo tedavisi MR Linac gibi ışınlarla tedavi yapabilen ileri teknoloji yöntemleri de tümörü küçülterek ameliyatla çıkartılabilir noktaya ulaştırabiliyor."Karaciğer kanseri tedavisinde başarı oranı arttıAcıbadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Er konuşmasında, son yıllarda yaygınlaşan obezite ve diyabet nedeni ile karaciğer kanserinde hızlı bir artış yaşandığını, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığının da giderek artan sebepler arasında yer aldığını vurguladı. Günümüzde erken evre tedavide cerrahi müdahale yapıldığını, ileri evrelerde ise tümör özelliklerine göre moleküler tedavi ve immünoterapi sıralı bir şekilde ya da birlikte tedavi uygulandığını belirten Prof. Dr. Özlem Er, metastatik hastalıkta uzun dönem sağ kalımın multidisipliner tedavi ve kişiye özel yaklaşımla sağlanabildiğini söyledi. Prof. Dr. Özlem Er, hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapinin hepatit ve siroz zemininde gelişen karaciğer kanserlerinin tedavisinde başarıyı artırdığını özel ışınlama yapılabiliyorToplantıda konuşan Acıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Enis Özyar da, karaciğer ve pankreas tümörlerinde tedavi seçeneklerinden olan radyoterapide son yıllarda çok hızlı gelişmeler kaydedildiğini belirterek şöyle konuştu "Artık tümörler çevredeki sağlıklı dokulara zarar vermeden yüksek dozlarda tedavi edilebilmektedir. Klasik radyoterapiye göre birçok üstün özelliğe sahip olan MR Linac sayesinde hastalara çok daha etkili tedavi uygulanabilmektedir. Her radyoterapi seansından önce hedef tümörler hassas bir şekilde saptanabilmekte ve hastaya özel planlama yapılarak her tedavide hedefin hassas bir şeklide ışınlanması mümkün olurken, çevredeki normal dokulara zarar verilmesinin önüne geçilmektedir."Yan etkiler büyük ölçüde azaldıAcıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Şengöz, karaciğer kanserinin tedavisinde öncelikle cerrahi yöntemin uygulanması gerektiğini ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda radyoterapi ve radyocerrahi yöntemlerinin uygulanabileceğini belirtti. Ameliyatla çıkarılamadığı halde bulunduğu yerde karaciğer kanserini yok edebilmenin kolay olmasa da günümüzde mümkün olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Meriç Şengöz "Radyasyonun hücreler üzerindeki tahrip edici etkisini doğru ve hassas bir şekilde çevredeki normal dokulara zarar vermeden yapabildiğimizde hastalığı yüksek oranda kontrol edebiliyoruz. Son yıllarda özellikle radyocerrahi yöntemleriyle başarılı sonuçlar alıyoruz. 3 boyutlu konformal radyoterapinin daha gelişmiş uygulamaları; en uygun görüntüleme yöntemleriyle birleştirildiğinde yan etkiler çok azalıyor buna karşılık tümörü yok edebilme başarısı artıyor. Farklı radyoterapi yöntemleriyle bu tümörlerin tedavisinde büyük adımlar atılabiliyor" diye daha sık görülüyorAcıbadem Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürhan Şişman da toplantıda yaptığı konuşmada safra yolları kanseri tanısı ve bu zeminde gelişen sarılık tedavisi hakkında bilgiler verdi. Safra yolları kanserlerinin, tüm gastrointestinal kanserler içinde yüzde 3'lük kısmı oluşturduğunu, bu kanser tipinin daha çok 50-70 yaş arasında ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Gürhan Şişman "Ancak bazı durumlarda 30-40 yaş arasında da görülebiliyor. Safra yolları kanserine çoğunlukla; enfeksiyonlar, safra taşları, genetik sendromlar, karaciğerin kronik hastalıkları, diyabet hastalığı, obezite ve AIDS yol açıyor. Son yıllarda radyolojik görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ile safra yolları kanserine erken tanı konulabilmektedir." dedi. Kemoterapi Maslak Asker Sağlık Haberler

karaciğer kanseri tedavisinde son gelişmeler