karar defteri ile daire satışı
1Arsanın piyasa fiyatlarından satışı ve bedelinin üyelerimize eşit olarak dağıtılması, 2.İnşaat ve imalat giderleri üylerimiz tarafından karşılanacak olan. (her bir üyemize tahmini bürüt 60-m2 olacak) 2+1 büyüklüğünde daire yaptırılması. 3.İnşaat ve imalat giderleri kat karşılığı olarak müteahhitçe
AdaletBakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü . Hukuki Gerekçelendirme ve Karar Yazımı ve İdari Yargı İçtihadı ile İlgili AİHM ve AYM Kararları Eğitimi (5.
Lokasyonuna göre Franchise girişimciyle birlikte yer tespiti yapılıp karar verilir franchise sahibi işe başlarken yaptığı bir kurulum maliyeti bulunur. Franchise ofisleri 45 m2 ile 150 m2 büyüklüğü arasında değişmektedir.
Adı geçen bu defter, karar defteridir. Yöneticinin tutmak zorunda olduğu defterler, KMK’nın 32. ve 41. maddelerinde belirtilmiştir. Yönetici, 1’den başlayıp sırayla giden sayfa numaraları taşıyan, her sayfası noter mührü ile tasdikli olan bir karar defteri ve denetim defteri tutmakla yükümlüdür.
Tutulankarar defterinin şayet sonuna gelinip kayıt tutma alanı biterse, yeni bir apartman karar defteri ile kayıt tutma işlemine başlamadan önce, önceki defterin kapatılması gerekmektedir. Bu kapatma işlemi noter onayı ile deftere bir daha karar işlenemeyeceğine dair tasdik alınarak yapılmaktadır.
Site De Rencontre Gratuit Dans Le Monde Entier. Envanter Defteri ve Defteri Kebiri İnceleme Danıştay Kararı Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığı Kararı 26 Kasım 2011 Tarihli Resmi Gazete Sayı 28124 Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından Esas No 2011/1610 Karar No 2011/5355 Kanun Yararına Temyiz Eden Danıştay Karşı Taraf Vergi Dairesi defter ve belgelerin hiç tutulmaması halinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352’nci maddesi uyarınca I’inci derece usulsüzlük cezasını gerektirmesi karşısında; TÜRK MİLLETİ 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 172’nci maddesinde, bu Kanun esaslarına göre defter tutmaya mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler; tuttukları defterleri ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılı başından itibaren beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecbur oldukları, 256’ncı maddede yer alan zorunluluklara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilmesi bu koşullar bulunmadıkça özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren ibraz etmeme eyleminin işlenip tamamlanmasından söz İlgili Kanun Yararına Temyiz Eden Danıştay Başsavcısı Davacı …………… …İnşaat Nakliye İmalat Taahhüt Pazarlama İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Vekili Av. Hülya …………. – Reşatbey Mah. -Seyhan-ADANA Karşı Taraf Vergi Dairesi Başkanlığı-ADANA İstemin Özeti Davacı şirketin 2008 yılına ait envanter defteri ve defteri kebiri incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 355’inci maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasını; yasal defterlerin incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi, usulüne uygun olarak tasdik ettirilip tutulan defterlerin varlığı halinde mümkün olup, 2008 yılı nda envanter defteri ve defteri kebir tuttuğuna dair hakkında bir tespit bulunmayan davacı şirket adına defter tutmama eylemi için birinci derece usulsüzlük cezası kesilmesi gerekirken, özel usulsüzlük cezası kesilmesinde yasaya uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kaldıran Adana 2. Vergi Mahkemesinin gün ve E2009/1190, K2010/56 sayılı kararına karşı davalı idare tarafından yapılan itirazı kısmen kabul ederek, muhafaza süresi içinde olmak üzere inceleme elemanınca yapılan tebligata rağmen yasal defter ve belgelerin mazeretsiz olarak ibraz edilmemesi halinde özel usulsüzlük cezası kesilebileceği, vergi mahkemesinin ibraz edilmeyen defterlerin hiç tutulmamış olması halinde usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği yolundaki yargısı, defterlerini tutan mükelleflerin aynı eylem nedeniyle daha ağır ceza ile karşı karşıya kalmasına yol açacağından, hakkaniyete uygun düşmediği, bu durumda ibraz yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde özel usulsüzlük cezası kesileceğinin duyurulduğu yazılı bildirime karşın verilen sürede ilgili defterlerini incelemeye ibraz etmeyen davacı adına özel usulsüzlük cezası kesilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ancak, cezanın 5904 sayılı Yasa ile belirlenen TL ceza miktarını aşan kısmın kaldırılmasını n hukuka uygun düşeceği gerekçesiyle cezanın TL’ ya isabet eden kısmını kaldıran, bu miktarı aşan kısmı yönünden itirazı reddeden Adana Bölge İdare Mahkemesinin gün ve E2010/1667, K2010/1941 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Defter Tutma” başlıklı İkinci Kısmında yer alan 171’inci maddesinde mükelleflerin, bu Kanuna göre tutacakları defterleri, vergi uygulaması bakımından, maddede sayılan maksatları sağlayacak şekilde tutacaklarının hükme bağlandığı, aynı Kanunun 253’üncü maddesi ile de tutulan defterlerin muhafaza edilmesi mecburiyeti getirildiği, 213 sayılı Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan 1’inci sınıf tüccarlar hakkında maddede belirtilen tutarda özel usulsüzlük cezası kesileceğinin belirtildiği, atıf yapılan 256’ncı maddede de, mükelleflerin, Envanter Defteri ve Defteri Kebiri İnceleme Danıştay Kararı muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve sayılan diğer kayıtların muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz etme zorunluluğunun getirildiği, dava konusu olayda, davacı şirketin 2008 yılı defter ve belgelerinin incelenmek üzere istenmesine rağmen envanter ve defter-i kebirin ibraz edilmemesi üzerine özel usulsüzlük cezası kesildiği, ancak defter ve belge ibraz etmeme nedeniyle özel usulsüzlük cezasına dayanak oluşturan ibraz zorunluluğunun yerine getirilmesi için defter tutma ve muhafaza etme koşullarının gerçekleşmiş olması yani, “defter ve belge ibraz etmeme” fiilinin gerçekleşmesi için öncelikle, defter tutma ve bu defterleri muhafaza etme halinin gerçekleşmesi gerektiği, nitekim Vergi Usul Kanununun 359’uncu maddesinin a fıkrasının son paragrafında; “varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir” denilmek suretiyle usulüne uygun olarak tutulan ve defter ve belgelerin ibraz edilmeme halinin kaçakçılık suçunu oluşturduğu kabul edilmiş olmakla, defter ve belgelerin hiç tutulmaması halinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352’nci maddesi uyarınca I’inci derece usulsüzlük cezasını gerektirmesi karşısında; hiç tutulmayan defterlerin ibraz edilmemesi nedeniyle özel usulsüzlük cezası kesilmesinde mevzuata uygunluk görülmediği ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Adana Bölge İdare Mahkemesinin gün ve E2010/1667, K2010/1941 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Pelin Akça’nın açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 172’nci maddesinde, bu Kanun esaslarına göre defter tutmaya mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler; 182’nci maddesinde de bilanço esasında tutulması gereken defterler sayılmış, bu Kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olmasının, usulsüzlük fiili olduğu ve birinci derece usulsüzlük cezası kesilmesini gerektirdiği Yasanın 351’inci maddesinde hükme bağlanmıştır. 213 sayılı Yasanın 253’üncü maddesinde, bu Kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanların, tuttukları defterleri ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılı başından itibaren beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecbur oldukları, aynı Kanunun 256’ncı maddesinde de, mükelleflerin muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve sayılan diğer kayıtların muhafaza süresi içinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve incelemeye sunmak zorunda bulundukları kurala bağlanmış, Yasanın Mükerrer 355’inci maddesinde, 256’ncı maddede yer alan zorunluluklara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilmesi öngörülmüştür. Defterlerin ibraz yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi, defter tutma ve muhafaza etme koşullarının varlığına bağlı olup, bu koşullar bulunmadıkça özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren ibraz etmeme eyleminin işlenip tamamlanmasından söz edilemez. Nitekim yasa koyucu defterlerin hiç tutulmaması eyleminin yaptırımını 213 sayılı Yasanın 351’inci maddesinde ayrıca düzenlemiştir. Davalı idarenin günlü yazısıyla 2008 yılına ilişkin defter ve belgelerinin ibrazının istenmesi üzerine, noter tarafından tasdikli yevmiye defteri ile alış ve satış faturalarını incelemeye sunan davacının envanter defteri ve defteri kebiri ibraz etmemesi nedeniyle 213 sayılı Yasanın Mükerrer 355’inci maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmiştir. Bilanço esasında tutulması zorunlu olan ve tasdikine ilişkin tarh dosyasında bilgi bulunmayan bu defterlerin tutulmadığı taraflar arasında tartışmasız olup, tutulmayan envanter defterinin ve defteri kebirin ibraz yükümlülüğünü yerine getiremeyeceği açık olan davacının işlediği fiilin 213 sayılı Yasanın 352’nci maddesi uyarınca birinci derece usulsüzlük cezası kesilmesini gerektirmesi karşısında, söz konusu defterlerin ibraz edilmediğinden bahisle kesilen özel usulsüzlük cezasında yasaya uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Adana Bölge İdare Mahkemesinin gün ve E2010/1667, K2010/1941 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar
Makaleler Suçun MüeyyidesiDefter ve belgeleri vergi dairelerince yapılacak vergi incelemeleri sırasında incelemeye yetkili kılınmış kişilere süresi içerisinde ibraz ve teslim etmeme halinde sorumlu kişi hakkında 18 aydan 3 yıla kadar hapis istemli kamu davası açılmaktadır. Bu olay nedeniyle bir çok kişi mağdur olmakta,şahsi ve ticari hayatında büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Suçun Tanımı Vergi Usul Kanunun 359. maddesinin 2. maddesinin 2. cümlesinde belirlenen suç tanımında; Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere süresi içersinde defter ve belgelerin ibraz-teslim edilmemesi gizleme olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Vergi Usul Kanuna göre defter tutmakla yükümlü olanlar tutukları bu defter ve belgeleri tuttukları yılı takip eden takvim yılından başlamak üzere 5 yıl süre ile muhafaza etmekle 2012 yılı defter ve belgelerini 2012 yılını takip eden takvim yılı olan 2013 den başlamak üzere 2017 yılı sonuna kadar saklayarak muhafaza etmek zorundadır. DEFTER VE BELGELERİ İBRAZ-TESLİM ETMEMEGİZLEME SUÇUNUN OLUŞMASI İÇİN GEREKLİ KOŞULLAR NELERDİR 1-Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretle sabit belgenin bulunması Defter ve belgelerin ibraz mecburiyeti Vergi Usul Kanunun 256. Maddesinde düzenlenmiş olup; ister elektronik ister kağıt ortamında tutulsun tüm defterleryevmiye-envanter-işletme,serbest meslek kazanç defteri vb., belge, karne,disket, fatura,müstahsil makbuzu, gider pusulası,mikra fiş,mikro film vb. tutmakla yükümlü olunan her türlü defter ve belge yetkili makam ve memurları talebi üzerine ibraz ve inceleme için arzetmek zorunluluğu bulunmaktadır. Defterler notere tasdik ettirildiği ve fatura ve benzeri belgeler de anlaşmalı matbaalarda bastırıldığı için; defterler ilişkin notere tasdik ettirildiğine yönelik noterlik belgesi ile fatura ve benzeri belgeler için ise anlaşmalı matbaada bastırılıp teslim alındığına dair teslim tesellüm belgesinin bulunması gerekmektedir. Yargıtay istikrar kazanmış kararlarında; mükellefin noterden tasdikli defter ve belgeleri olmadığından gizleme suçunun yasal unsurlarının oluşmayacağını, sanığın tasdik ettirmediği defterleri ibraz etme zorunluluğunun bulunmadığını açıklamıştır. Yukarıda açıklanan yasal mevzuat ve Yargıtay'ın istikrar kazanmış kararları dikkate alındığında; yasal anlamda tutulması zorunlu olmasına rağmen hiçbir şekilde tutulmayan veya hiçbir şekilde düzenlenmemiş defter ve belgelerden dolayı bu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık; varlığı noter tasdik kaydı ile sabit olan defterlerin usulüne uygun tebligata rağmen incelemeye ibraz edilmediğinde gizleme suçu tüm unsurlarıyla oluşmuş sayılacaktır. Defter ve belgelerin birinin dahi ibraz edilmemesi halinde de bu suç oluşmakta olup; istenmeyen veya inceleme konusu yapılmayan belgelerin ibraz edilmemesi halinde ise bu suç oluşmayacaktır. Yargıtay 19. CD. tarih ve 2015/3221 Esas-2015/3509 Karar sayılı ilamında; 213 Sayılı VUK'nın 359/a-2. maddesinde düzenlenen defter ve belgeleri gizlemek suçunun konusunun ''vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan'' defter ve belgeler olduğu, aynı Kanunun 220 ve devamı maddelerine göre defterlerin notere tasdik ettirilmelerinin gerektiği, tasdik ettirilmeyen yasal defterler usulsüzlük cezası gerektirse de ibraz edilmemesinin suç oluşturmayacağı, dosya içinde bulunan tutanak, tarihli defter belge isteme yazısı ile vergi idaresinin mahkemeye gönderdiği 05/03/2010 tarihli cevabi yazıda sanığın kendisinden istenen yazar kasa rulosu ile z raporunu ibraz ettiği, 2004 yılı yevmiye defterini ibraz etmediği belirtilmiş ise de vergi idaresince de ibrazı istenen 2004 yılına ait yevmiye defterine ait tasdik bilgilerine rastlanılmadığının belirtilmesi karşısında, VUK'nın 223. maddesi gözetilerek sanığın yetkilisi olduğu şirketin bulunduğu yerdeki noterliklerden 2004 yılına ait yevmiye defterini tasdik edilip edilmediğinin araştırılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesinin bozmayı gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay 19. CD. tarih ve 2015/21097 Esas-2015/8344 Karar sayılı ilamında; Defter ve belgeleri ibraz etmemek suçunun, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit ve saklama mecburiyeti bulunan defter ve belgelerin vergi incelemesine yetkili kimselere ibraz edilmemesi ile oluşacağı ancak vergi suçu ve ekindeki inceleme raporunda, bastırmış olduğu belge dair herhangi bir belgeye ve 2004 yılı defter tasdik bilgilerine tarh dosyası içinde rastlanmadığının belirtilmesi karşısında, bu husus açık bir şekilde araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinin bozmayı gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2002/6394 Esas-2002/7827 Karar sayılı ilamında; Defter, kayıt ve belgelerin gizlenmesi suçunun oluşabilmesi için ilk koşulun, vergi incelemesi sırasında yetkililer tarafından ibrazı istenen defter ve belgelerin varlıklarının noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olması gerekmesine, diğer bir anlatımla, yetkililerin, ancak varlıkları noter kayıtları veya sair suretlerle sabit olan defter, kayıt ve belgelerin ibrazını isteyebilecekleri, aksi halde isteme hak ve yetkisinin mevcut olmadığı, tarihli dilekçesiyle işini terkettiğini vergi dairesine bildirdiği vergi inceleme raporundan anlaşılan sanığın, tutmak zorunda olmadığı 1995 yılına ait defter, kayıt ve belgeleri ibraz etmesinin söz konusu olamayacağı, bu açıklamalar ışığında, yüklenen suçun unsurları itibariyle oluşmadığına hükmetmiştir. Yargıtay 19. CD. tarih ve 2015/20778 Esas-2015/8652 Karar sayılı ilamında; Defter ve belgeleri ibraz etmemek suçunun, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit ve saklama mecburiyeti bulunan defter ve belgelerin vergi incelemesine yetkili kimselere ibraz edilmemesi ile oluştuğu, Fatih Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün tarihli yazısında sanığın terk işlemleri sonrası basım ve tasdikini yaptırdığı fatura ve sevk irsaliyelerini daireye ibraz ettiği, kullanılmayan belgelerinin tarihli tutanakla imha edildiği ve bu belgelerin dışında ibraz edilmiş defteri bulunmadığının belirtildiği, yine dosyada bulunan vergi suçu ve ekindeki inceleme raporunda, sanığın varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit ve saklama mecburiyeti bulunan defterinin bulunduğu konusunda açıklık bulunmadığının anlaşılması karşısında, bu husus araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2004/9130 Esas-2005/2475 Karar sayılı ilamında; 213 Sayılı VUK. nun 172. maddesi uyarınca tutulması zorunlu defterlerle 2. kitap 3. kısmında yazılı vesikaları 253. madde gereğince ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlamak üzere beş yıl süre ile muhafaza edilmesi, 256. madde uyarınca da bu süre içersinde yetkili makam ve memurların talebe üzerine ibraz ve inceleme için arz edilmeleri zorunluluğunun bulunduğu, Menemen 1. ve 2. Noterlerinin yazıları ile 2002 yılında defter tasdik ettirmediği bildirilmiş ise de, vergi inceleme raporu ekindeki tarihli bilgi formuna göre anlaşmalı matbaa olan Birlik matbaasına bastırdığı 5 cilt faturayı teslim aldığının anlaşıldığı, sanığın tasdik ettirmediği defterleri ibraz etme zorunluluğu bulunmasa da varlıkları sabit olan faturalar ile diğer belgeleri alış faturaları ve gider belgelerini ibraz zorunluluğu bulunduğundan sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluştuğuna hükemetmiştir. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2013/2630 Esas-2014/20830 Karar sayılı ilamında; Defter belge ibraz etmeme suçu bakımından, sanığın tutmak zorunda olduğu ve varlığı noterce tasdik edilmiş belgelerin neler olduğu, bastırdığı iddia edilen 60 cilt faturanın teslim teselsüm belgelerinin olup olmadığı ilgili idareden sorulup sonucuna göre hüküm verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. 2- Vergi İncelemesi için yapılmış bulunan bir ibraz talebinin bulunması İlgili defterlerin vergi incelemesi amacıyla istenmesine rağmen mücbir sebep olmaksızın ibraz edilmemesi halinde bu fiil oluşmaktadır. Vergi Usul Kanununun 135. maddesinde vergi incelemesine yetkili kimselerin; vergi müfettişleri, vergi müfettiş yardımcıları, ilin en büyük mal memuru, vergi dairesi müdürleri, gelir idaresi başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanların inceleme yetkisine sahip oldukları açıklanmıştır. Vergi Usul Kanununun 135. maddesi anlamında incelemeye yetkili mercilerce defter, kayıt ve belgelerin vergi incelemesi amacıyla istenilmesi ve bu defter ve belgelerin ibraz edilmemesi halinde bu suç oluşmaktadır. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2013/2835 Esas-2014/22283 Karar sayılı ilamında; Sanığın tebliğden sonra Anchordefter belgelerini Kaynaşlı Mal Müdürlüğüne götürdüğünü, görevlinin vergi denetmenlerinin olmadığını, gelirlerse kendisine haber vereceklerini söylediklerini, bu nedenle ibraz etmediği savunması ve Kaynaşlı Mal Müdürlüğü görevlisi ve isteme dair yazıyı sanığa tebliğ eden H.. H..'un tanık olarak alınan ifadesinde, tebligattan bir kaç gün sonra sanığın defterlerle birlikte Kaynaşlı Mal Müdürlüğüne geldiğini, o esnada vergi denetmenlerinin olmadığını söylediğine ilişkin beyanı karşısında, sanığın suç kastını ortaya koyan delillerin nelerden ibaret olduğu gerekçeli kararda gösterilip tartışılmadan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay tarih ve 2015/14994 Esas-2015/8292 Karar sayılı ilamında; Sanığa ait 2007 takvim yılı belgelerinin geçerli tebligatla istendiği, ancak sanık tarafından ibraz edilmediğinin iddia edildiği olayda; sanığın 15 günlük süre dolmadan 2007 yılına ait işletme defterini, alış ve satış faturalarını denetmenliğe götürdüğü, ancak denetmenlik tarafından emtiaların sadece tutar olarak gösterildiği, miktar olarak yazılmadığı gerekçesiyle iade edildiği, bu eksikliğin giderilip yeniden ibrazın istendiği anlaşılmakla; sanığın defter ve belge ibraz etme yükümlülüğünü yerine getirdiği, belgelerdeki eksikliğin vergi inceleme raporuna yansıtılabilecek bir husus olduğu, sanığa atılı suçun unsur itibariyle gerçekleşmediğine hükmedilmiştir. Vergi incelemesi niteliğinde olmayan arama, yoklama, bilgi isteme, imha ve iptal işlemleri için defter ve belgelerin ibraz edilmemesi halinde bu suç oluşmayacaktır. Vergi Usul Kanununun 135. maddesinde vergi incelemesine yetkili kimselerin; vergi müfettişleri, vergi müfettiş yardımcıları, ilin en büyük mal memuru, vergi dairesi müdürleri, gelir idaresi başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanların inceleme yetkisine sahip oldukları açıklanmıştır. Vergi Usul Kanununun 135. Maddesi anlamında vergi incelemesine yetkili bulunmayan kimselerce defter ve belgelerin istenmesi halinde suç oluşmayacağı gibi, inceleme amacı dışında başka bir nedenle mükellefiyetin sonlandırılması, işin terk edilmesi, arama, yoklama, bilgi isteme, defter kayıt ve belgelerin imha veya iptali i gibi inceleme dışı sebeplerle defter ve belgelerin ibraz edilmemesi halinde suç oluşmayacaktır. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2001/7618 Esas-2001/8890 Karar sayılı ilamında; sanıktan suça konu defter ve belgelerin vergi incelemesi için değil, işinin terk etmesi nedeniyle iptal için istendiğinden atılı suçun yasal unsurları oluşmadığından sanığın beraati yerine mahkumiyetine hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Kural olarak her ibraz etmeme eylemi ayrı bir suç oluştursa da; bir veya birkaç döneme ait belgeler dava konusu yapıldıktan sonra aynı belgeler tekrar dava konusu edilmeyen belgeler birden fazla dava konusu edilemez. Nitekim Yargıtay 11. CD. tarih ve 2012/16568 Esas-2013/18230 Karar sayılı ilamında bu hususa vurgu yaparak; 2004 yılına ait defter ve belgelerin istenmesi ve sanığın teslim etmemesi ile atılı suç oluşmuş olup; tarihli yazı ile aynı döneme ait defter ve belgelerin yeniden istenmesi ile suç tarihi itibariyle beraat yerine mahkumiyet kararı verilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. 3- Kural olarak defter ve belgelerin işyerinde incelenmek için istenilmesi Vergi Usul Kanununun 139. maddesine göre kural olarak defter ve belgelerin işyerinde incelenmesi gerekmektedir. İşyeri faal olup; Vergi Usul Kanununun 139/2. maddesi anlamında incelemenin işyerinde yapılmasını imkansız kılan ve dairde yapılmasını gerektirir şarlar saptanmadan belgelerin tebligatla istenmesi usulsüz olduğundan ibraz etmeme suçu oluşmayacaktır. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2006/4499 Esas-2006/7392 Karar sayılı ilamında; defter ve belgelerin ibrazı için çıkarılan yazının işyeri adresine tebliğ edilmiş olmasına göre; faaliyetini sürdürdüğü anlaşılan sanığa Vergi Usul Kanunun 139/2. maddesinde öngörülen istisnalardan birisin varlığı saptanmadan yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmadığından, suç oluşmadığından beraati yerine sanığın mahkumiyetine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Ticari faaliyetini terk ettiği ve ticari faaliyetine son verdiği anlaşılan mükelleflerle ilgili incelemenin vergi dairesinde yapılmasına yasaya aykırı bir durum da bulunmamaktadır. Yargıtay 11. tarih ve 2001/7542 Esas- 2011/8967 Karar sayılı ilamında;sanığın vergi dairesine vermiş olduğu dilekçesinden işinin tarihinde terk etmiş olduğu anlaşılmakla, 213 sayılı yasanın 139/2. maddesindeki istisnai şartın gerçekleşmesi nedeni ile, defter ve belgelerin vergi dairesince istenmesine ilişkin tebligatın usulüne uygun olduğu gözetilmeden sanığın mahkumiyeti yerine beraatine hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 11. tarih ve 2012/ 27853 Esas- 2014/17360 Karar sayılı ilamında; 213 sayılı Yasanın 139. maddesine göre vergi incelemesinin işyerinde yapılması gerektiği, ticari faaliyetine devam ettiği anlaşılan sanığa vergi denetmeni tarafından defter ve belgelerini ibraz etmesi için çıkarılan tebligatın tarihinde iş yerinde yapıldığı anlaşılmakla, hesapların dairede incelenmesine imkan veren 213 sayılı Yasanın 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin incelemeyi yapan vergi denetmeninden sorulması, işyeri dışında inceleme yapılmasına ilişkin bir tespiti varsa belgesinin dosyaya ibrazının istenmesi aksi takdirde, yapılan tebligatın hukuki geçerliliğinin bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik soruşturmayla yazılı şekilde hüküm tesisinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2004/11576 Esas-2006/3932 Karar sayılı ilamında; defter ve belgelerin ibrazına dar yazının işyeri adresinde bizzat sanığa tebliğ edilmiş olmasına göre, faaliyetini sürdürdüğü anlaşılan sanığa 213 sayılı yasanın 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığı önceden saptanmadan yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmamakla suçun yasal unsurları oluşmadığından sanığın beraati yerine cezalandırılması yoluna gidilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2013/5314 Esas-2015/960 Karar sayılı ilamında; Defter ve belgeleri ibraz etmeme suçunun varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit ve saklama mecburiyeti bulunan defter ve belgelerin vergi incelemesine yetkili kimselere ibraz edilmemesiyle oluştuğu, ibraz için verilen sürenin bitimini izleyen tarihin suç tarihi olduğu cihetle; 213 Sayılı Kanunun 139/2. maddesinde incelemenin dairede yapılmasını gerektiren nedenlerden birinin varlığı önceden belirlenmeden faaliyetini sürdüren mükelleflere defter ve belgelerin ibrazı için yapılan tebligatların hukuken geçerli olmayacağı cihetle, dosya arasında bulunan vergi suçu raporu ve ekindeki belgelerden defter ve belge istenmesine dair yazının tebliğ edildiği tarihi itibariyle sanığın işyerinin faal olduğunun anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından, incelemenin dairede yapılmasına imkan veren 213 Sayılı Kanunun 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin incelemeyi yapan vergi denetmeninden sorulup, buna dair bir tespiti varsa belgesini dosyaya ibrazının istenmesi aksi takdirde, yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmayacağından atılı suçun yasal unsurlarının oluşmayacağına hükmetmiştir. Yargıtay 19. CD. tarih ve 2015/14615 Esas-2015/7340 Karar sayılı ilamında; 213 sayılı Kanun'un 139. maddesine göre vergi incelemesinin işyerinde yapılması gerektiği, ticari faaliyetine devam ettiği anlaşılan sanığa vergi denetmeni tarafından defter ve belgelerini ibraz etmesine ilişkin tebligatın tarihinde yapılmasına rağmen defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediğinin iddia ve kabul olunması karşısında; hesapların dairede incelenmesine imkan veren 213 sayılı Kanun'un 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin incelemeyi yapan vergi denetmeninden sorulması üzerine denetmenliğin tarihli cevap yazısında sanığın yazılı talebi olmadığı için incelemenin iş yerinde yapılmadığının bildirildiği ve işyeri dışında inceleme yapılmasına ilişkin bir tespitin olmadığı görülmekle yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmasının bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 19. CD. tarih ve 2015/8735 Esas-2015/6593 Karar sayılı ilamında; 213 sayılı Kanun'un 139. maddesine göre vergi incelemesinin işyerinde yapılması gerektiği, ticari faaliyetine devam ettiği anlaşılan sanığa vergi denetmeni tarafından defter ve belgelerini ibraz etmesine ilişkin tebligatın tarihinde yapılmasına rağmen defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediğinin iddia ve kabul olunması karşısında; hesapların dairede incelenmesine imkan veren 213 sayılı Kanun'un 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin incelemeyi yapan vergi denetmeninden sorulması, işyeri dışında inceleme yapılmasına ilişkin bir tespiti varsa belgesini dosyaya ibrazının istenmesi aksi takdirde, yapılan tebligatın hukuki geçerliliğinin bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu hüküm tesisinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay tarih ve 2012/29256 Esas-2014/14622 Karar sayılı ilamında; 213 sayılı Kanunun 139/2. maddesinde incelemenin dairede yapılmasını gerektiren nedenlerden birinin varlığı önceden belirlenmeden faaliyetini sürdüren mükelleflere defter ve belgelerin ibrazı için yapılan tebligatların hukuken geçerli olmayacağı cihetle, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından, öncelikle sanığın yaklaşık 2,5 yıldır işyerinin kapalı olduğuna dair beyanı da nazara alınmak suretiyle, işyerinin tebligat tarihi itibariyle faal olup olmadığı gerektiğinde zabıta marifetiyle araştırılarak, faal olduğunun tespiti halinde incelemenin dairede yapılmasına imkan veren 213 sayılı Yasanın 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin ve ikamet adresinde ikinci kez yapılan tebligat gerekçesinin incelemeyi yapan vergi denetmeninden sorulup, buna ilişkin bir tespiti varsa belgesini dosyaya ibrazının istenmesi aksi takdirde, yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmayacağından atılı suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı, faal olmadığının tespiti halinde ise tebligat geçerli kabul edilerek müsned suçun gerçekleştiğinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 19. CD. tarih ve 2015/4372 Esas-2015/2942 Karar sayılı ilamında; 213 sayılı Kanunun 139/2. maddesinde incelemenin dairede yapılmasını gerektiren nedenlerden birinin varlığı önceden belirlenmeden faaliyetini sürdüren mükelleflere defter ve belgelerin ibrazı için yapılan tebligatların hukuken geçerli olmayacağı, sanığın sahibi olduğu işyerini 2008 yılında kapattığını beyan etmesine rağmen dosya içinde bulunan vergi suçu raporundan suç tarihinde ticari faaliyetine devam edip etmediği hususunun belirlenemediği, defter ve belge istem yazısının da tarihinde sanığın ikamet adresinde annesine tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın suç tarihinde ticari faaliyetine devam edip etmediği araştırılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden,eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarih ve 2012/11-1582 Esas-2013/243 Karar sayılı ilamında; Dosyada mevcut vergi suçu ve vergi inceleme raporlarından, sanığın temsilcisi olduğu şirketin ticari faaliyetini sürdürdüğü anlaşıldığı gibi, defter ve belgelerin ibrazı için çıkartılan yazının tarihinde işyeri adresinde çalışan personele tebliğ edilmiş olmasına göre, faaliyetini sürdürdüğü anlaşılan sanığa 213 sayılı Vergi Usul Yasasının 139/2. maddesinde öngörülen istisnalardan birinin varlığı önceden belirlenmeden yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmadığı cihetle, müsnet suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2002/1437 Esas-2002/2333 Karar sayılı ilamında; Sanık Mustafa Çubukçuoğlu'nun 1995-1996 yılları defter ve belgelerini ibraz etmemesi nedeniyle düzenlenen gün ve 40-76 Sayılı suç raporuna göre verilen gün ve 11135 Sayılı defterdarlık mütalaası gereğince açılan kamu davasında; faaliyetin tarihinde sona erdiği Çarşamba Vergi Dairesinin tarihli yakalama fişiyle tespit edildiği, defter ve belgelerin ibrazına ilişkin tebligatın yapıldığı tarihinde işyerinin faal olmadığı, böylece yapılan tebligatın 213 Sayılı Yasanın 139. maddesine uygun olduğu anlaşıldığından atılı suçla ilgili deliller toplanıp sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden suç raporu ve vergi inceleme raporunda defter ibraz etmeme eyleminden söz edilmediği ve işyerinin kapalı olduğuna dair tevsik işlemi yapılmadığından bahisle yapılan tebligatın usulsüz olduğu kabulü ile beraat kararı verilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Usulüne uygun tebligata rağmen mükellef tarafından defter ve belgelerin çaldırıldığını, kaybedildiği, bulunamadığı, muhasebecide olduğunu belirtilerek incelemeye ibraz edilmezse diğer koşulların da varlığı halinde bu suç oluşmuş sayılacaktır. 5604 sayılı Mali Tatil uyarınca her yıl 1 Temmuz 20 Temmuz arası mali tatil uygulandığından mali tatil süresince mükellefin işyerinde incelemeye başlanamayacağından bu süre içerinde inceleme amacıyla defter ve belgelerin ibrazı istenemeyeceğinden bu suç da oluşmayacaktır. Yargıtay 11. CD. tarih ve 2002/5358 Esas-2002/5972 Karar sayılı ilamında; defter ve belgelerin kaybedildiği ileri sürülerek ibrazdan kaçınılması durumunda usulüne uygun tebligat aranmayacağı ve diğer deliller de değerlendirilmek suretiyle hüküm tesisi gerekirken tebligat yapmak koşulları bulunmadığından bahisle sanığın beraatine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir. Yargıtay 11. tarih ve 2013/3863 Esas- 2015/287 Karar sayılı ilamında; sanık hakkında 2002 ve 2003 takvim yıllarına ait defter ve belgeleri yapılan tebligata rağmen süresinde ibraz etmediğinin iddia olunması, sanığın, suça konu 2002 ve 2003 yıllarına ait defter ve belgelerin muhasebecisi H...'da olduğunu, bu kişinin anılan defterleri kendisine iade etmediğini savunması, muhasebeci H.. hakkında sanığa ait defter ve belgeleri iade etmediğinden bahisle Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının tarih ve 2007/.. esas sayılı iddianamesiyle güveni kötüye kullanma suçundan kamu davasının açıldığının anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından, adı geçen muhasebeci tanık olarak dinlenilerek, suça konu 2002 ve 2003 takvim yıllarına ait defter ve belgelerin suç tarihinde kendisinde olup olmadığının sorulması, sanığa iade ettiğini beyan etmesi halinde varsa buna dair teslim/tesellüm belgesi temin edilip dosya içerisine konulmasından sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiğine hükmetmiştir., Yargıtay 11. CD. tarih ve 2012/28514 Esas-2014/16225 Karar sayılı ilamında; 2004 yılına ait defter ve belgelerini tebligata rağmen ibraz etmeyen sanığın defter ve belgelerinin muhasebecisindeyken çalındığını ileri sürerek ibrazdan kaçınmış olması karşısında; 213 sayılı Kanunun 139/1. madde ve fıkrasındaki incelemenin işyerinde yapılması zorunluluğu bulunmadığı gibi, sanık 2004 yılına ilişkin defter ve belgelerinin muhasebecisi R.. Y..'in işyerinden çalındığını beyan etmiş ve muhasebeci R.. Y..'de sanığın bu beyanını doğrular şekilde tanıklık yapmış ve getirtilerek duruşmada incelenen Erdek Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/1641 sayılı dosyasında, muhasebeciliğini yaptığı bir kısım mükelleflere ait defter ve belgelerin çalındığından bahisle şikayette bulunmuş ise de, yapılan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın itiraz üzerine kesinleştiğinin anlaşılması, yine Balıkesir Vergi Dairesi Başkanlığının dosya arasında bulunan gün ve 2640 sayılı yazısı ekinde bulunan listede serbest muhasebeci R.. Y.. tarafından kuruma verilen dilekçede çalındığı belirtilen defter ve belgeler arasında sanığa ait olanlardan bahsedilmediğinin anlaşılması, yine sanık tarafından hukuk mahkemelerine müracaatla usulünce alın Diğer Makaleler
T. C. A N K A R A B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ 2 3. H U K U K D A İ R E S İ E S A S T A N R E T T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I ESAS NO 2016/… KARAR NO 2017/…. BAŞKAN A. ÜYE N. E. ÜYE H. K. KATİP O. E. İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ Konya Ticaret Mahkemesi TARİHİ 06/10/2016 ESAS-KARAR NUMARASI 2014/5… Esas, 2016/6… Karar İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN- DAVALI Ö. Kooperatifi-Larende Cad. No330 KONYA VEKİLİ Av. M. İ. - Nişantaş Mah. Dr. Hulusi Baybal Cad. Katra İş Merkezi No 10 Kat 4/403 Selçuklu/KONYA DAVACI O. A. - Bosna Hersek Mah. Hizmet Siteleri 196. Blok Kat 2 Daire 4 KONYA VEKİLİ Av. - Kürden Mah. Meram Yeni Yol Cad. No 254 Meram/KONYA Taraflar arasındaki “kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Ticaret Mahkemesi'nin gün ve 2014/5… E. 2016/6… K. sayılı kararının davalı vekili tarafından istinaf istemi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü DAVANIN KONUSU Kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili; müvekkilinin bila tarihli fakat 14/03/2008 tarihinde düzenlenen sözleşme ile İ. Turizm İthalat ve İhracat San Trzm. Ltd. TL karşılığında Konya ili Selçuklu ilçesi Sancak Mah. Dikilitaş mevkii 2.. pafta, 180…ada 2 parselde kain C blok 1. kat 4 nolu daireyi satın aldığını, bedelin nakit olarak alındığının sözleşmeye derç edildiğini, müvekkilinin harici sözleşme ile satın almış olduğu taşınmazın, mezkûr şirket tarafından satışa çıkarıldığını, daha sonra taşınmazın bulunduğu yer ile ilgili binaların yapımı için kooperatif kurulduğunu ve davalı kooperatifin tarih ve 12 nolu yönetim kurulu kararı ile müvekkilinin de tercihli olarak, bir daha para ödememek kaydı ile üyeliğe kabul edildiğini, müvekkilinin alım satım yaptığı harici sözleşmedeki satıcı şirket yetkilisi olan aynı zamanda kooperatifin de başkanı sıfatı ile yönetim kurulu kararına imza attığını, müvekkilinin bu aşamadan hüsniyetle dairesinin teslimini beklediğini fakat davalı kooperatif tarafından kendisine keşide edilen Konya 4. Noterliğinin 08/10/2012 tarih ve 20… yevmiye nolu ihtarname ile TL aidat borcunun bulunduğunun belirtildiğini ve 10 gün içerisinde bu borcun ödenmesinin talep edildiğini, ihtar üzerine müvekkilinin davalı kooperatif yetkilileri ile görüştüğünü ve bir prosedür çerçevesinde bu ihtarın keşide edildiğini, esasında böyle bir borcun bulunmadığının kendisine şifaen söylendiğini, ilk ihtarnameden sonra davalı kooperatifçe Konya 4. Noterliğinin 286…yevmiye nolu 19/12/2012 tarihli ikinci ihtarnamenin keşide edildiğini ve bir ay içerisinde birikmiş borcun ödenmesinin istenildiğini, müvekkilinin davalı kooperatif yetkilileri ile görüşmeleri sonucunda detaylı bir cevap alamadığını, neticeten Konya 2. Noterliğinin 23…yevmiye nolu ve 21/11/2013 tarihli ihtarnamesi ile 06/06/2013 tarih ve 5 nolu karar ile davalı kooperatiften ihraç edildiğinin kendisine bildirildiğini, davalı kooperatif tarafından müvekkiline keşide edilen ihtarnamelerin usulüne uygun olarak gönderilen ihtarnameler olmadığını, TL birikmiş aidat borcunun hangi aylara ait olduğunu ve ne kadarının asıl borç ve ne kadarının gecikme faizi olduğuna ilişkin bir bilginin bulunmadığını, herhangi bir belirleme yapılmadığından borcun bulunup bulunmadığının belli olmadığını ve müvekkilinin hiçbir üyelik aidatını da ödemek zorunda olmadığını, davalı kooperatif yöneticilerinin Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/1…esas sayılı dosyasında görevi kötüye kullanmaktan dolayı da yargılandıklarını, bu durumun da davalı kooperatif ve yöneticilerinin basiretli olmadıklarının göstergesi olduğunu beyan ederek davalı kooperatif tarafından müvekkiline tarihinde tebliğ edilen Konya 2. Noterliğinin 23… yevmiye no ve tarihli ihtarnamede bildirilen tarih ve 5 nolu ihraç kararının yasaya ve usule aykırı olduğundan iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Kooperatif vekili; davacı tarafın davaya konu gayri resmi düzenlenen ve hukuken geçersiz sözleşmesine göre taşınmazın alım satımının mümkün olmadığını, mağduriyetlerini sözleşmede taraf olan İ. Limited Şirketinden talep etmeleri gerektiğini, taşınmazın halen arsa vasfında olup, kat irtifakı ya da kat mülkiyetinin kurulmadığını, tarihli olağan genel kurul toplantısının gündeminin 5. maddesinde Mart 2012'den başlamak üzere aylık aylık 250 TL ödenmesi ve Haziran 2012 sonuna kadar bütün ortakların TL ödemelerinin kabul edildiği, bilirkişice ihtarnamelerde talep edilen bedelin davacının borcu olup olmadığını da belirlemesi gerektiği, davacının sözleşme yaptığı şirkete ödediği bedelin kooperatif kayıtlarına geçip geçmediğinin, genel kurulun sabit fiyatla daire satışına dair kararının bulunup bulunmadığının, bunun geçerli olup olmadığının, eşitlik ilkesine uyulup uyulmadığının da araştırılması gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuş; tarihli dilekçesinde de ek olarak, davacının aslında kooperatiflerine üye olmadığı, İ. şirketinden daire satın aldığı, dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazın maliki olan Ö. A. ile müvekkili kooperatifin aralarında arsa payı karşılığı kat yapım sözleşmesi imzaladığı, bu sözleşmeye dayalı olarak inşaata başlanıldığı, kooperatif yönetimine seçilen ortak olduğu ya da tanıdığı İ. Şirketi üzerinden davacıya satış yaptığı, bu satımın kooperatiflerini ilgilendirmediği, daireyi teslim etmeyince ki teslim edilmesi gereken dairesinin olmadığı, satış yaptığı şahısları kandırabilmek için, kooperatifle ilgisi olmayan tarihli kararı sunduklarını, bu karar içeriğini taşıyan bir defterlerinin olmadığı, kaldı ki, peşin-sabit ödemeli üyelerin ne şekilde alınacağı mevzuatta düzenlenmiş olup, buna uygun bir kararın da bulunmadığı, davacının kooperatife üye olmak için sundukları bir dilekçe de olmadığını, tarihli genel kurul kararının da iptal edilmediği, geçerli olduğu, davacının ödemeleri için hiçbir belge sunmadığını, bilirkişinin bunları dikkate almadığından yeniden rapor alınması gerektiğini bildirmiş; davalı vekili tarihli dilekçesinde ise satış yapan ve diğerlerinin ceza mahkemesinde yargılandıkları, davacı da dahil mağdur olmamaları için eksik ödemelerin tamamlanması için ihtar gönderdiklerini, iyiniyetli olduklarını, davacının hiçbir genel kurula katılmadığını, ihtarlara konu parayı da ödemediğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ Mahkemece;"...Dava, kooperatif yönetim kurulu kararının iptali davasıdır. Mahkememizce taraflarca bildirilen deliller toplanmış, davalı kooperatifin tüm ticaret sicil kayıtları celbedilmiş, Konya 2. ve 4. Noterliklerine müzekkere yazılarak ihtarnamelerin tebliğine dair belgeler getirtilmiş, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/1… esas sayılı dosyası celbedilip incelenmiş, davaya konu taşınmazın tapu kaydı getirtilmiş, Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak Ankara 26. Noterliğinin tarih ve 78… yevmiye nolu belgenin tasdikli suretinin celbi talep edilmiş, dosya SMMM bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmıştır. Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; davacı vekilince davalı kooperatif aleyhine açılan bu dava ile davalı kooperatifin davacının üyelikten ihracına yönelik tarih ve 5 nolu ihraç kararının iptali talep edilmiş olup; davalı vekilince davacının dayandığı daire satışına yönelik sözleşmenin hukuken geçersiz olduğu, davalı kooperatifi bağlayıcı bir yanı bulunmadığı, tarihli genel kurulda Mart 2012'den başlamak üzere aylık 250,00 TL aidat ödemesi ve ara ödeme olarak Haziran 2012 sonuna kadar bütün ortakların TL ödeme yapmalarının kararlaştırıldığı, davacının bu kapsamda TL bakiye borcu olduğunu, davacıya yapılan usulüne uygun ihtarname tebliğine rağmen davacının borcunu ödemediğini, davacı tarafça dayanılan tarihli karar defterinin davalı kooperatifte bulunmadığından bahis ile davanın reddi talep edilmiştir. Mahkememizce toplanan deliller, Ankara 26. Noterliğinden gönderilen belgeler, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre ; tarihli davalı kooperatifin olağanüstü genel kurul toplantısının 4. gündem maddesinde tercihli üyelerin, normal üyelere göre %20 az eksik aidat ödemesi kararlaştırıldığı, Kooperatifin tarihli karar defterinde; davacının tercihli üye olduğunun yazıldığı, tercihli bir üyenin toplamda TL aidat ödemesi ve davacının bu kapsamda TL bakiye aidat borcu olduğu halde, davacıya gönderilen ihtarnameler ile TL borç miktarı belirtildiği, bu haliyle ihtarnamelerin ve ihraç kararının yasaya, usule ve gerçeğe aykırı olduğu" gerekçesi ile davanın kabulü ile davalı kooperatifin davacının kooperatiften ihracına yönelik tarih ve 5 nolu ihraç kararının iptaline karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İstinaf kanun yoluna davalı vekili tarafından; 1-Davacının dayandığı satım sözleşmesinin resmi olmadığından geçersiz olduğu, kaldı ki sözleşmede kooperatifin taraf olmadığı, sözleşmede imzası bulunan İthalat İhracat Ltd Şti yetkilisi Ö. Ç.'in, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2018/1.. E sayılı dosyasında görevi kötüye kullanmak suçundan dolayı yargılandığı; 2-Kooperatifin 1995 yılında kurulduğu, Yap-sat şeklinde başlanan inşaatın yapılması için kurulmadığı, 3-Davacının 20/03/2011 tarihinde kooperatife tercihli sabit ödemeli üye olduğunu iddia edip, dosyaya yönetim kurulu kararını sunmuşsa da, kooperatif defterinde böyle bir kararın olmadığı, 4-Ana Sözleşmenin 61. maddesi konut bedellerinin nasıl belirleneceğinin düzenlendiğini, konut bedelleri 61. maddeye göre düzenlendikten sonra Genel Kurul tarafından hangi bağımsız bölüm dairenin ne kadar bedel ile peşin sabit fiyatına satılması gerektiğinin karar altına alınması gerektiği, davacının 26/09/1999 tarihinde yapılan genel kurulda alınan zemin dairelerin kura dışında bırakılmasına ve tercihli üye alınmasına şeklindeki karara göre 2011 yılında kura çekmeksizin sadece ödemek sureti ile daire alması gerektiği yolundaki iddiasının yasal olmadığı, davacı haricinde bazı şahısların Ağır Cezada yargılanan yönetim kurulunun mağdur ettikleri, bu mağduriyetin giderilmesi açısından kooperatif üyeleri 05/03/2012 tarihli genel kurulun 5. maddesinde her üyenin Haziran 2012 sonuna kadar ödemesinin tamamlanmasına ilişkin karar doğrultusunda davacının para ödemesi yönünde gönderilen ihtarnamelere rağmen para ödemediğinden yasal işlem yapılarak ihraç edilmiş olmasının doğru olduğu, 5-Ayrıca davacının iddia ettiği sözleşme tarihine göre davacının iddia ettiği gibi bir daire ve inşaat da bulunmadığı, taşınmazda kat irtifakına veya kat mülkiyetine geçilmediği, arsa vasfında olduğu, dayandığı sözleşmede yazılı olup, tercihli daire olan zemin kat da olmadığı, 6- Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak; 05/03/2012 tarihli Olağan Genel Kurulda gündemin 5. maddesinde "Mart 2012'den başlamak üzere aylık 250 TL ödenmesi, ara ödeme olarak Haziran 2012 sonuna kadar bütün ortakların TL ödemelerinin kabul edildiği, davacının İ. Ltd. Şti. ye ödemiş olduğu paranın kooperatif üye kayıtlarına geçip geçmediğinin, sabit fiyatla üyelere daire satışı yapılıp yapılamayacağı satılacaksa hangi dairelerin satılacağı konularında Genel Kurul kararının olup olmadığı, genel kurul kararı olmadığı halde Yönetim Kurulunun sabit fiyatla daire satışının mümkün ve geçerli olup olmadığı, eşitlik ilkesine uyulup uyulmadığının belirlenmesi gerektiği, 7- Davacının dayanak gösterdiği karar defterinin müvekkilinin tuttuğu bir defter olmadığı, kooperatifte böyle bir defterin bulunmadığı, söz konusu defterin o zamanki yöneticilerin sahte olarak tuttuğu ve daire satışına dayanak yaptıkları bir defter olduğu, bundan dolayı eski yöneticilerin yargılandıkları, 8-Davacının aldığını iddia ettiği dairenin zemin kat olmadığı, mahkemece daire zemin katmış gibi karar tesis ettiğini, tam aksine dairenin 1. Kat olduğu yolunda dosyaya delil olarak sundukları sözleşmede hüküm bulunmadığı, kaldı ki davacı O. kooperatif hesaplarına geçen hiçbir aidat ödemesi tespit edilemediği raporda açıkça bildirilmiş iken , ödemesi gereken paraları ödemediği için kooperatiften ihraç edilen davacının davasının kabulüne karar verilmesi ve ihraç kararının iptal edilmesinin doğru olmadığı, Sebepleri ile başvurulmuştur. DELİLLER 1-Sözleşme 2-İhtarnameler 3-Genel Kurul Tutanakları 4-Yönetim Kurulu Kararı 5-Bilirkişi raporu UYUŞMAZLIK KONUSU Davacıya, davalı Kooperatif tarafından gönderilen ihtarnamelerin gerçek borç miktarını yansıtıp yansıtmadığı, buna göre üyelikten ihraca ilişkin tarih ve 5 nolu kararın iptalinin gerekip gerekmediği noktasındadır. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE Dava, davacının kooperatif üyeliğinden ihracı kararının iptali istemine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerin incelenmesinde; davacı tarafından dayanılan "Sözleşme" başlıklı adiyen düzenlenen tarihsiz davacı tarafından tarihinde yapıldığı iddia edilmiştir. belgenin, alıcısı O. A., satıcısı İthalat İhracaat İnşaat ve Tic. Müteahhit kaşeli Ö. Ç. ve iki tanık tarafından imzalanmış olduğu, içeriğinin Sancak Mahallesi, Dikilitaş Mevkii, 29 pafta no, 18…ada 2 parselde, 50… m2 şirket tarafından yapılan 36 dairenin C blok 1. katta, güneybatı cepheli 4 nolu daire satışı ile ilgili bulunduğu; dairenin tamamının bedelinin YTL olarak belirtildiği ve nakit alındığı, müteahhidin daireyi tarihinde teslim edeceği belirtilerek, dairede yapılacak işlere dair düzenlemelerin yer aldığı; ayrıca dosyaya dava dışı kişilerle de aynı şekilde yapılan peşin ve taksitli ödemeleri gösteren sözleşmeler sunulduğu görülmektedir. Tapu kaydına göre dava konusu kooperatifin adına kayıtlı olan Konya Selçuklu, Dikilitaş Mahallesinde bulunan 18… ada 2 parsel, 50…,08 m2 miktarlı olup, arsa vasfındadır. Konya Cumhuriyet Başsavcılığına, 2010 yılında İ. Turizm İthalat İhracaat İnşaat ve Tic. ve sahibi Ö. Ç. ile ilgili bu sözleşmelere dayalı olarak satın alınan aynı dairelerin başka kişilere de satıldığı iddiası ile satın alanlar tarafından dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunulduğu, tarihli iddianame ile Ö. Ç. hakkında kendisine ve şirkete ait olmayan daireleri müştekilere satması nedeniyle dolandırıcılıktan dava açıldığı, tarihli iddianame ile de aynı iddialarla dava açıldığı ve davaların Ceza Mahkemesinde birleştirildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun ortaklıktan çıkarılma esasları ve itirazı düzenleyen "Değişik birinci fıkra 6/10/1988 - 3476/4 md. Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler ana sözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar ana sözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar. Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Ana sözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir. Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği, çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır. Üç aylık süre içinde ,genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararları kesinleşir..." hükmü düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un "Ortakların yüklendikleri paylar için ödeyebilecekleri para tutarını ana sözleşme belirtir. Kooperatif, sermaye yüklemlerinde borçlu veya sair ödemelerle yükümlü bulunan ortaklarından elden yazılı olarak veya taahhütlü mektupla, bu husus mümkün olmazsa ilanla ve münasip bir süre belirterek yükümlerini yerine getirmelerini ister. İlk isteğe uymayan ve ikinci istemeden sonra da bir ay içinde yükümlerini yerine getirmeyenlerin ortaklığı kendiliğinden düşer. Ortaklığın düşmesi alakalının, ana sözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmez." düzenlemesine yer vermiştir. Ana sözleşmenin "Ortaklıktan Çıkarma" başlıklı de;" Durumları aşağıda gösterilen hallere uyanlar yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan çıkarılır. ..... 2- Parasal yükümlülüklerini otuz gün geciktirmeleri üzerine, yönetim kurulunca noter aracılığı ile yapılacak ihtarı takip eden on gün içinde bu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere yine aynı kurulca ikinci ihtar yapılır. İkinci ihtarı takip eden bir ay içerisinde de yükümlülüklerini yerine getirmeyenler... Çıkarma kararı gerekçeli olarak yönetim kurulu karar defteri ile ortaklar defterine kaydedilir. Kararın onaylı örneği, çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere 10 gün içinde notere tevdi edilir. Ortak, çıkarma kararının tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir veya genel kurula itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine iptal davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı iptal davası hakkı saklıdır. Üç aylık süre içinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarma kararları kesinleşir. Ortaklar, bu maddede gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar..." hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümler çerçevesinde somut olaya gelince tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısının zemin dairelerin kura dışı bırakılması ve tercihli üye alınması, bunlara ödenecek aidatların normal dairelerden %20 az olması hususu oybirliği ile kabul edilmiştir. Ankara tarafından tarih ve 7.. yevmiye no ile tasdik edilen karar defterinin davacının kooperatif üyeliğine kabulüne dair tarih, 12 nolu kararında; "O. A.'ın dilekçesi incelenmiş, Kooperatifimize ait olan 29 pafta 18… ada 2 parsel C blok 4 nolu daireye tercihli olarak bir daha para ödememek kaydı şartı ile üyeliğe oyçokluğu ile kabul edilmiştir." şeklinde Yönetim Kurulunu oluşturan başkan Ö. Ç., başkan yardımcısı V. muhasip üye S. S. tarafından imzalanarak karar alınmıştır. tarihinde yapılan 2008-2009-2010 ve 2011 yıllarına ait Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kararların 5. maddesinde de; Mart 2012'den başlamak üzere aylık 250 TL ödenmesi, ara ödeme olarak Haziran 2012 sonuna kadar bütün ortakların ödemelerinin oybirliği ile hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Davalı Kooperatif tarafından, davacıya parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi amacıyla gönderilen Konya 4. Noterliği tarafından düzenlenen tarih ve 20271 sayılı Tasfiye Halinde TH vekili tarafından O. A.'a; "Son genel kurulda alınan karar doğrultusunda, müvekkil kooperatife tarihi itibariyle aidat borcunuz bulunmaktadır. İşbu borcunuzu ihtarnamenin tarafınıza tebliğini müteakip 10 gün içinde ödemenizi, ödemediğiniz takdirde genel kurul kararı, Kooperatifler Kanunu ve ana sözleşme hükümlerince kooperatiften ihracınız için yasal işlemler yapılacaktır." şeklinde bildirim yapıldığı, ihtarnamenin davacının eşine günü tebliğ edildiği; Aynı Noterlik aracılığı ile tarih, 28….yevmiye nolu 2. ihtarname ile de; " Son genel kurulda alınan karar doğrultusunda, müvekkil kooperatife tarihi itibariyle birikmiş aidat borcunuzu Konya 4. Noterliği tarafından gönderilen 20… yevmiye nolu ihtara rağmen belirtilen günde ödemediniz. İşbu ihtarnamenin tarafınıza tebliğini müteakip bir ay içinde birikmiş TL'yi müvekkil kooperatifin adresine götürerek ödemenizi, ödemediğiniz takdirde temerrüde düşeceğinizden kooperatiften ihraç edileceğinizi bilvekale ihbar ve ihtar ederim." şeklinde bildirim yapıldığı, tarihinde Tebligat Kanunu'nun 21. göre tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Konya 2. Noterliği tarafından düzenlenen tarih 23…yevmiye nolu ihraç ihtarnamesinde THSS Yapı tarafından O. A.'ın da içerisinde olduğu bir kısım kişilere gönderilen ihtarnamede; "Kooperatif Yönetimimizin oybirliği ile alınan tarih ve 05 nolu kararı ile daha önce tarafınıza yapılan tüm ihtarlara ve tarafınıza verilen süreye rağmen üyelik görevlerinizi yerine getirmemeniz nedeniyle ilgili mevzuat gereğince üyelikten ihraç edildiniz. Bu husus ihtaren tebliğ edilir." denilmiş, tarihinde davacının eşine tebliğ edilmiştir. Davacı eldeki davayı tarihinde hak düşürücü sürede açmıştır. Mahkemece davalı Kooperatife ait defter ve kayıtlar getirtilmiş, mali müşavir bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi tarihli raporunda; kooperatifin karar defterinin tarihinde açılış kaydının yapıldığı, en son tarihli karar ile defterin sayfalarının bittiği, alınan kararlarda davacı ismiyle alakalı bir karar olmadığı, 2011 yılına ait defterin sadece açılış ve kapanış fişlerinin olduğu, üyelik ya da aidatlarla ilgili bir kayıt olmadığı, 2012 yılı defterlerinin boş olduğu hiç yazdırılmadığı, defterlerin TTK hükümlerine uygun tutulmadığı; Genel Kurul tutanaklarının incelenmesinde; 1995 yılından 2012 yılına dek, yıllara göre alınacak aidatlar belirtilmiş; tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 4. gündem maddesinde "zemin dairelerin kura dışı bırakılması ve tercihli üye alınması, zemin dairelere ödenecek aidatların normal dairelere ödenecek aidatlardan %20 oranında eksik ödenmesi oybirliği ile kabul edildi." şeklinde karar alındığından zemin katların tercihli üyelik olarak verilmesinin genel kurul toplantısında kararlaştırıldığı, davacının isminin genel kurula müstahaklar listesi olan Genel Kurul haziran cetvellerinde yer almadığı, toplantı tutanakları ve alınan kararlara göre bir üyenin yatırması gereken paranın TL olacağı, alınan karar uyarınca tercihli üyelerin ödeyeceği miktarın %20 eksiği ile TL olacağı, yılında yapılan 1997 yılı olağanüstü genel kurul toplantısında kooperatife üye sayısının 220 olduğu,150 sobalı, 70 adedinin ise kaloriferli konut olarak karar aldığı, davacıya gönderilen ihtarların incelenmesi sonucunda; gönderilen ihtarlarda borç tutarının TL belirtildiği normalde tercihli üye olarak ödemesi gereken miktarın TL olması gerektiği, borcun ayrıntısının ihtarda belirtilmediği, ihtarlarda şekil ve süre şartlarına uyulmuş olunsa da borç miktarının ayrıntısı ve gerçeği yansıtmadığı için ihraç kararının iptalinin gerektiği bildirilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, davalı Kooperatif her ne kadar davacının yaptığı sözleşmede taraf olmadıklarını, üyeliği konusunda bir dilekçesinin bulunmadığını ileri sürerek, davacının kooperatife üyeliğine karşı koymuşsa da; tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında zemin kat dairelere tercihli üye alınması hususunun kabul edilmesi, noterden gönderilen Yönetim Kurulu tarafından verilen tarih, 12 nolu kararla davacının tercihli olarak üyeliğe kabulüne dair karar alınması, bu kararın sahteliğinin ya da sonradan yok hükmünde olduğundan iptaline dair bir karara rastlanmaması; öte yandan davacı Kooperatif tarafından davacıya parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi için ihtarlar gönderilmesi ve davalının bunu doğrulayan savunması da gözetildiğinde davacının kooperatif üyeliğinin zımnen dahi kabul edildiği sonucuna varılmaktadır. Diğer bir husus davacının iddia ettiği gibi tercihli üye olup olmadığı, buna göre başkaca para ödemesinin gerekip gerekmediği noktasındadır 6 Mayıs 1996 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde davalı Kooperatifin ilk yönetim kurulu üyelerinin seçildiği, tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında yönetim kurulunda Ö. Ç.'in başkan olduğu, davacı ile sözleşmenin İ. Şirketini temsilen tarafından yapıldığı görülmektedir. Davalı Kooperatif yetkililerince düzenlenen ihtarnamede ve yargılama sırasındaki beyanları da değerlendirildiğinde, davacıya gönderilen ihtarnamelerde normal olarak üyelerin ödemesi gereken TL'den davacının sözleşmede ödediği belirtilen TL düşülerek kalan miktar istenildiğine göre artık sözleşmedeki TL'nin ödendiği benimsenerek, anılan sözleşme içeriği de kooperatifçe kabul edilmiş olmaktadır. Davalı tarafın karşı çıktığı Yönetim Kurulunun tarih, 12 nolu kararında davacının tercihli üye olduğu, bir daha para ödememe şartı ile üyeliğinin kabul edildiği belirtilmiş olup, bu kararın iptaline dair bir karar alınmamış olması, bilançolarda, hesap cetvellerinde, faaliyet raporlarında, genel kurullarda ve üye kayıt defterlerinde bu yönde davacıya çıkartılmış bir borç kaydına rastlanılmamış olması gözetildiğinde, davacının tercihli peşin bedelli üye olduğunun kooperatifçe zımnen benimsendiği sonucuna varılmaktadır. Bilindiği üzere peşin bedelli ortak sadece genel yönetim ve alt yapı giderlerinden sorumludur Yargıtay 23. tarih, 2015/1307 E. 2016/2746 K. Sayılı ilamı. Ne var ki eldeki davada davacıya çıkartılan ihtarnamelerde ve davalı savunmasında borcun, aidata ilişkin olduğu belirtilmiş ve bu bedelin ödenmesi istenilmiş olmakla birlikte, mahkemece verilen karar gerekçe yönünden davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmamış olduğundan uyuşmazlık bedelin ne kadar miktarının davacı tarafından ödeneceği, buna göre yapılan ihtarların şekil yönünden usule uygun olup olmadığı ile gerçek borç miktarını yansıtıp yansıtmadığı hususunda olduğu değerlendirilmektedir. Davacıya parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi için birinci ihtar tarihinde tarihi itibariyle aidat borcunuz TL olup, ihtarnamenin tebliğinden itibaren 10 gün içinde ödeyiniz şeklinde düzenlendiği, tarihinde birlikte sakin eşine tebliğ edildiği; ikinci ihtarın da tarihinde aynı içerikle ve borç miktarı ile düzenlenip Tebligat Kanunu'ndaki usule uygun olarak tebliğ edildiği ve 1 ay süre verildiği, davacı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığından, Yönetim Kurulunca alınan tarih ve 05 nolu kararla ihraç edildiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır. Düzenlenen ihtarlarda sürelere uyulmuşsa da, alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısının kararlaştırılan TL ödenmesi gereken bedelden, tercihli üyelerin ödeyeceği %20 indiriminden sonra borç miktarının TL olacağı ve davalı kooperatifçe de ödendiği zımnen kabul edilen TL 'nin mahsubu ile geriye bedel ödenmesi gerektiğinden, davalı Kooperatif tarafından düzenlenen ihtarnameler gerçek borç miktarını yansıtmadığından, buna dayalı verilen ihraç kararı da usul ve yasaya uygun olmadığından iptali gerekir. İlk derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karar usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı Kooperatifin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir. HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin tarih, E. 2014/5.., 2016/6.. K. sayılı kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle HMK’nin 353/1-b. 1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harç peşin alındığından yeniden hüküm kurmaya yer olmadığına, 3-Taraflara karar tebliğinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına, Dair, 10/01/2017 tarihinde, tarafların yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2018/214 E. , 2019/655 K. “İçtihat Metni” D A N I Ş T A Y VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU Esas No 2018/214 Karar No 2019/655 KARARIN DÜZELTİLMESİNİ İSTEYEN DAVALI Konya Vergi Dairesi Başkanlığı-KONYA VEKİLİ KARŞI TARAF DAVACI VEKİLİ İSTEMİN KONUSU Davacı adına, 2007 takvim yılı yasal defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediğinden bahisle düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi suretiyle re’sen tarh edilen 2007/Ocak, Nisan, Mayıs, Ağustos ila Aralık dönemleri katma değer vergileri ve üç kat kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle açılan davada herhangi bir mücbir sebebin varlığı ispat edilmeksizin defter ve belgelerini ibraz etmeyen ve indirim hakkını kanıtlayamayan davacı adına yapılan cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde verilen…Vergi Mahkemesinin,…tarih ve E…, K… sayılı ısrar kararına davacı tarafından yöneltilen temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulmasına dair Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, 13/12/2017 tarih ve E2017/534, K2017/604 sayılı kararının düzeltilmesi istenilmektedir. KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI Davacı tarafından 2007 takvim yılı yasal defter ve belgeleri incelemeye ibraz edilmemiştir. Bu durumda Katma Değer Vergisi Kanununun 34. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerin yasal defterlere kaydedilmiş olması şartı sağlanmadığından katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle yapılan cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Dolayısıyla karar düzeltme isteminin kabulü ile Kurul kararı kaldırıldıktan sonra ısrar kararına yöneltilen temyiz isteminin reddi gerektiği ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI Cevap verilmemiştir . DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİNİN DÜŞÜNCESİ Defter ve belgelerin mücbir sebep dolayısıyla zayi olmadığı fakat incelemeye de ibraz edilmediği hallerde, var olan defter ve belgelerin davacı tarafından mahkemeye sunulabileceğinin ileri sürülmesi halinde bu defter ve belgeler davacıdan istenilip defterlerdeki kayıtlar incelenip bu kayıt ve belgeler hakkında davanın diğer tarafı olan vergi idaresinin görüşü ve saptamaları da alınarak yapılacak hukuki değerlendirmeye göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda, davacıya ait defterlerin zayi olmadığı uyuşmazlıkta davacı tarafından defter ve belgelerin mahkemeye sunulabileceği belirtildiğinden yukarıda belirtilen inceleme yapılmak üzere ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, karar düzeltme istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen ididalar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinin c bendi hükmüne uygun bulunduğundan kararın düzeltilmesi isteminin kabulüyle Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, 13/12/2017 tarih ve E2017/534, K2017/604 sayılı kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra temyiz istemi yeniden incelenerek işin gereği görüşüldü İNCELEME VE GEREKÇE MADDİ OLAY Vergi Denetim Kurulu … Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığının… tarih ve … sayılı inceleme yazısı ile davacının 2007 takvim yılı hesap ve işlemlerinin sahte fatura kullanma yönünden incelenmesi istenilmiştir. Konu ile ilgili incelemenin yapılabilmesi amacıyla davacının defter ve belgelerinin istenmesine ilişkin … tarih ve … sayılı yazı 04/04/2012 tarihinde davacının iş yeri adresinde işçisine tebliğ edilmiştir. Defter ve belgelerin incelemeye ibrazı için tanınan onbeş günlük süre geçmesine rağmen davacı tarafından defter ve belgeler ibraz edilmemiş ve idarece 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendi uyarınca dava konusu cezalı tarhiyatlar yapılmıştır. Davacı tarafından, defter ve belgelerin başka bir uyuşmazlık ile ilgili olarak … Sulh Hukuk Mahkemesinin E… sayılı dosyasına ibraz edildiği, bu nedenle inceleme elemanına sunulamadığı ifade edilmiştir. Vergi Mahkemesince verilen ara kararı ile Sulh Hukuk Mahkemesinden bahsi geçen davaya ilişkin bilgi ve belgeler istenilmiştir. Söz konusu belgelerin incelenmesinden, davacının 2007 yılına ait yevmiye defteri ile defter-i kebirinin 15/04/2011 tarihinde davalı konumunda bulunduğu borca itirazın iptaline ilişkin bir dava nedeniyle … Sulh Hukuk Mahkemesine sunulduğu, 15/12/2011 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, defter ve belge ibraz yazısının kendisine tebliğ edildiği 04/04/2012 tarihinden yaklaşık dört ay sonra defter ve belgelerin anılan Mahkeme tarafından 27/08/2012 tarihli tutanakla davacının vekiline teslim edildiği anlaşılmaktadır. HUKUKİ DEĞERLENDİRME Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, 08/02/2019 tarih ve E2013/3, K2019/1 sayılı kararıyla; davacılar tarafından mücbir sebebin varlığı nedeniyle defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesinin re’sen tarh nedeni olduğu ancak, mükelleflerden ibraz ödevini yerine getirmelerinin beklenemeyeceği ve indirim konusu yapılan vergilerin, alış belgelerinde ayrıca gösterilmiş olmasını ispatlama yükümlüğünün de bulunmadığı, mücbir sebep olmaksızın inceleme elemanına ibraz edilmeyen yasal defterler ve belgelerin mahkemeye sunulabileceğinin ileri sürülmesi halinde ise bu defter ve belgeler davacıdan istenilip defterlerdeki kayıtlar incelenip bu kayıt ve belgeler hakkında davanın diğer tarafı olan vergi idaresinin görüşü ve saptamaları da alınarak yapılacak hukuki değerlendirmeye göre karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, aykırı içtihatların bu doğrultuda birleştirilmesine karar verilmiştir. Mücbir sebebin varlığı nedeniyle defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilememesi hususundaki aykırı içtihatların yukarıda belirtilen doğrultuda birleştirilmesine konu uyuşmazlıktaki somut olayda, defter ve belgelerin mücbir sebep dolayısıyla zayi olması durumu söz konusudur. Bu anlamda, defter ve belgelerin mücbir sebep dolayısıyla incelemeye ibraz edilememesi durumu ile defter ve belgelerin mücbir sebep dolayısıyla zayi olması nedeniyle incelemeye ibraz edilememesi durumuna bağlanan hukuki sonuçlar da farklılaşacaktır. Diğer bir ifadeyle, defter ve belgelerin mücbir sebep dolayısıyla zayi olmadığı fakat incelemeye de ibraz edilmediği hallerde, var olan defter ve belgelerin davacı tarafından mahkemeye sunulabileceğinin ileri sürülmesi halinde bu defter ve belgeler davacıdan istenilip defterlerdeki kayıtlar incelenip bu kayıt ve belgeler hakkında davanın diğer tarafı olan vergi idaresinin görüşü ve saptamaları da alınarak yapılacak hukuki değerlendirmeye göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda, davacıya ait defterlerin zayi olmadığı uyuşmazlıkta davacı tarafından defter ve belgelerin mahkemeye sunulabileceği belirtildiğinden yukarıda belirtilen inceleme yapılmak üzere ısrar kararının bozulması gerekmektedir. KARAR SONUCU Açıklanan nedenlerle; 1- Davacının temyiz isteminin KABULÜNE, 2-…Vergi Mahkemesinin,…tarih ve E…, K… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA, 3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 18/09/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. X – KARŞI OY Düzeltilmesi istenen Kurul kararının X işaretli “Karşı oy”unda yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca karar düzeltme isteminin kabulü ile Kurul kararının kaldırılmasından sonra temyiz isteminin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum. XX – KARŞI OY Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, 08/02/2019 tarih ve E2013/3, K2019/1 sayılı kararıyla; davacılar tarafından mücbir sebebin varlığı nedeniyle defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesinin re’sen tarh nedeni olduğu ancak, mükelleflerden ibraz ödevini yerine getirmelerinin beklenemeyeceği ve indirim konusu yapılan vergilerin, alış belgelerinde ayrıca gösterilmiş olmasını ispatlama yükümlüğünün de bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından, aykırı içtihatların bu doğrultuda birleştirilmesine karar verilmiştir. Davacının 2007 yılına ait yevmiye defteri ile defter-i kebirinin 15/04/2011 tarihinde davalı konumunda bulunduğu borca itirazın iptaline ilişkin bir dava nedeniyle … Sulh Hukuk Mahkemesine sunulduğu, defter ve belge ibraz yazısının kendisine tebliğ edildiği 04/04/2012 tarihinden yaklaşık dört ay sonra defter ve belgelerin anılan Mahkeme tarafından 27/08/2012 tarihli tutanakla kendisine teslim edildiğinin anlaşılması karşısında, defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilememesinin haklı bir sebebe dayandığının kabulü gerektiğinden dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin karar düzeltme isteminin kabulü ile ısrar kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz. XXX – KARŞI OY Kararın düzeltilmesi istemini içeren dilekçede öne sürülen hususlar, kararın düzeltilmesini sağlayacak nitelikte bulunmadığından istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.
GENEL BİLGİLER MASRAF VE ÜCRETLENDİRME ZAYİ BELGESİ ALMAK KAÇ GÜN SÜRER DEFTER VE BELGELERİ BULAMIYORUM ! YASAL SONUÇLARI NELER İŞLEM SÜRECİ ZAYİ BELGESİ ALINDIKTAN SONRA DEFTERLERİM İNCELEMEYE İSTENİYOR! MASRAF VE ÜCRETLENDİRME Dosya Durumuna göre değişiklik göstermektedir KARAR DEFTERLERİNİ KAYBETMENİN CEZAİ BİR YAPTIRIMI YOKTUR. İLGİLİ CEZA HÜKÜMLERİ VERGİ DEFTERLERİ İÇİNDİR. -KARAR DEFTERİ TASDİĞİ ... TL -PAY DEFTERİ TASDİĞİ ... TL-ŞİRKET TASFİYE İŞLEMLERİ TAMAMLAMA ..... TL E-DEFTER ZAYİ-YEVMİYE-KEBİR-ENVANTER DEFTERİ ZAYİ BELGESİ BAŞVURU HİZMETLERİ ... TL'DİR. ÖDEME NOTERDE YAPILMAKTADIR. ZAYİ BELGESİ ALMAK KAÇ GÜN SÜRER ? KAYBOLAN DEFTER TÜRÜNE GÖRE DEĞİŞMEKLE BERABER MAHKEME SÜRECİ-3-6 AY ARASI SÜRMEKTEDİR. ANCAK KARAR DEFTERİ ZAYİ İŞLEMİNDE 5 GÜN İÇİNDE, KARAR TASDİKLETEBİLİRİZ. DEFTER VE BELGELERİ BULAMIYORUM ! DAVANIZ RED EDİLİR Bulunamayan defterlerin öncelikle noterden tasdikletilip tasdikletilmediği araştırılır. Eğer tasdiklenmiş ise ilgili noterden defter tasdik bilgileri ve Kapak sayfası temin edilir. Daha sonra tarafınızla yapacağımız görüşmede, defterlerin yangın , su baskını , hırsızlık vb. nedenlerle kayıp olup olmadığı, Eğer bu durumlardan biri mevcut ise yasal prosedüre göre Kolluk kuvvetleri ilçe emniyet md., İlçe itfaiye Amirliği vb. Kurumlara başvuruların yapılıp yapılmadığı, tutanak alınıp alınmadı Yapılmamışsa derhal yapılarak durumun tutanak altına alınması sağlanır. Daha sonra ticaret sicil kayıtlarınızla olay yeri arasındaki durum gözden geçirilir herhangi bir uygunsuzluk durumunda yapılabilecekler değerlendirilerek, Zayi belgesi alım işine uygun şekilde dosyanız hazırlanır ve avukatlarımızca Mahkeme başvuru süreciniz başlatılır. Sadece Zayi belgesi talebinizin RED olması durumunda, Redde esas neden incelenerek varsa yapılabilecek itirazlar yapılır ve dosya tekrar değerlendirmek üzere hakime gönderilir. Zayi belgeninizin alınması yeterli değerlidir, akabinde bildirilmesi gereken yerlere yasal süresi için gerekli bildirimleri yapmanız da gereklidir. YASAL SONUÇLARI NELER ? A ŞİRKET KARAR DEFTERLERİNİN KAYBOLMASI; Uygulamada herhangi bir cezai yaptırım ile karşılaşılmamıştır Ancak şirkete ilişkin sicil değişiklikleri adres değişikliği, Şube açılış kapanış, tasfiye , vb Ticaret siciline tescil ettirilmesi gereken Kararları alamayacağınızdan şirketiniz farklı kurumlardan cezai durumlarla karşılaşabilir ve işlemleriniz aksar. Karar defteriniz olmadan şirketinizle ilgili hiçbir Ticaret sicil işlemini gerçekleştiremezsiniz. BYEVMİYE-KEBİR-ENVANTER DEFTERLERİNİN ; Şirketler ve Bilanço usulüne göre defter tutan Şahıs firmaları için Vergi Usul Kanunu, Sosyal Güvenlik Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gereği tasdiki ve tutulması zorunlu defterlerdir. Tüm kayıt ve incelemeler resmi kurumlar ve mahkemeler tarafından bilirkişi vasıtasıyla bu defterler üzerinden gerçekleştirilir ve buna göre hüküm verilir. Defterlerinizi ibraz etmememiz halinde bir alacak-borç davasını, Açılmış İş mahkemesi davalarını kaybedersiniz. Vergi incelemelerinde cezalara ve kaçakçılık suçuyla suçlanmaya kadar Bakınız Vergi Kaçakçılığı Suçu kadar giden yaptırımlara maruz kalırsınız. Bu defterin kaybolması halinde en çok sorun vergi idaresi ile yaşanmaktadır. Defterinizin incelemeye istenmesi halinde, ibraz edememeniz ve Zayi belgenizin olmaması, Vergi Kaçakçılığı suçuna girmektedir. Biz burda cezalardan ve sorunlardan bahsetmek ve ceza ve yaptırımlara odaklanmak yerine, Çözüme ve hızlı karar alıp erken müdaheleye odaklanılması tavsiye ediyoruz.. Kezâ internet; istemeden de olsa başına böyle bir olay gelmiş mükellefleri korkutucu, canından bezdiren ve çıkmaza sürükleyici makaleler ve kanun metinleriyle doludur. Bu nedenle biz bu korkunç yazıları yeterince okuduğunuzu varsayarak, ne yapılması gerektiği üzerine odaklanılmasını ve bu durumdan en az hasarla çıkmak için profesyönel hizmetimizden faydalanılmasını tavsiye ediyoruz. ZAYİ BELGESİ ALINMASI DURUMUNDA Zayi belgesi almanız durumunda, sizi çeşitli kanunlardaki Başta Vergi Kanunları ve Ticaret Kanunları cezai yaptırımlardan kurtarır, İncelemeye istenir ve ibraz edemem kaygısından kurtulursunuz. Defter ibraz edemenin yaratacağı, faturalarınızın reddi, KDV 'alacağınızın iptali ve idarece takdir edilecek diğer vergi yüklerinden kurtulursunuz. Defterlerinizi ibraz edememenize geçerli bir nedeniniz olacağından Ticari davalarınız diğer belgeleriniz üzerinden değerlendirilir. İŞLEM SÜRECİ? Kayıp olan defterlerinizle ilgili tarafımızca gönderilecek olan ön bilgi talep formunu ve muvafakatnamayi doldurup imzalayarak tarafımıza göndermenizle işlem adımlarınız oluşturularak sırayla; Kayıp Nedeni Kayıp nedeni belgeleme Noterden tasdike ilişkin kayıtların ve bilgilerin temini Ticaret Sicilinden gerekli kayıtların ve bilgilerin temini Fatura cildi vb kayıplar için matbalardan bilgi ve belge talebi Dosyanın oluşturulması,incelenmesi varsa eksiklerin tamamlanması Bağlı olunulan Asliye Ticaret veya Nöbetçi Asliye Ticaret mahkemesine hitaben gerekli dilekçenin yazılması ve gerekli diğer belgelerin eklenerek davanın açılması Karar defteri için mahkeme sürecini beklemenize gerek bulunmayabilir, Görüşmelerimizde bu belirlenecektir 3-6 Ay arası dosyanın takibi ve sonuçlandırılması Zayi bilgisinin ve mahkeme kararının gerekli resmi kurumlara verilerek birer suretinin dosyalanması Şeklindedir. Zayi belgesi talebinin Red olması durumunda işlem 1 Yıla Kadar uzayabilir Mahkemelerce; Önce Dosya usul ve süre yönünde değerlendirilerek, başvuru Usulüne uygun yapılmışsa Tensip Zaptı düzenlenerek, ve takip eden maddelerine göre; Basit yargılama usul ile davayı görmek üzere; İddia ve savunmaya dayanak yapacakları tüm belge ve kanıtlarıda en geç duruşma gününe kadar mahkemeye ibraz edilmesi gerektiği, davaya katılınmadığı takdirde, Davacının yokluğunda duruşma yapılarak karar verileceğini ihtar eden tensip tutanağı mükellefe tebliği edilir. Mahkemede kendi incelemelerini yapmak üzere aşağıdaki kurumlara gerekli bilgi talebi yazılarını gönderir. * Şirketin bağlı olduğu Vergi dairesi ve Ticaret Odasından -Firma için daha önce zayi belgesi talebinde bulunulup bulunulmadığı -Vergi Borcu olup olmadığı -Hakkında bir inceleme başlatılıp başlatılmadığı -Şirketin Merkez ve Şubelerinin yasal adresleri, aktif olup olmadığı -Defterlerin tasdikletildiği Noter veya Ticaret Sicilinden Tasdike ilişkin bilgiler -Fatura zayi durumunda bastırılan matbadan miktar, seri ve sıra No bilgiler. ZAYİ BELGESİ ALINDIKTAN SONRA? Zayi belgesi alındıktan sonra, ilgili vergi dairesine bir dilekçe ekinde sunulurak, varsa bu zayi neticesinde yerine getirilememiş ödevler için ek süre talep edilir DEFTER ve BELGELERİM İNCELEMEYE İSTENİYOR!? Zayi konusu sadece defterler değilde faturalarınızda Alış Satış Vb söz konusu ise ilgili faturaların tekrar temini gereklidir. Firmamız bu konudada hizmet vermekte ve zayi olan Alış ve satış faturalarınızı ilgili Müşteri ve tedarikçi firmalara göndereceği inceleme talep yazıları ile Zayi durumu gizli tutularak Aslı gibidir olarak temini konusunda sizlere yardımcı olabilmektedir. Bu işlem ek ücretlendirme gerektirir.
karar defteri ile daire satışı